Koronavirüsün Psikolojisi: Kendimiz ve Çocuklarımızın Ruh Sağlığını Korumaya Yönelik Önlemler
Dünya var olduğundan bu yana insanoğlu, üzerinde kontrol sağlayamadığı her tür durum karşısında yoğun korku ve kaygı yaşar. Deprem, sel, tsunami gibi doğal felaketler, terör saldırıları ve tarihten bu yana veba ve kolera gibi “pandemi" olarak tanımlanan, koca bir kıtayı hatta tüm dünya yüzeyini etkisi altına alabilecek şiddette salgın hastalıklar üzerinde kontrol sağlayamadığımız durumlardır. Koronavirüs salgını da tüm dünya ve ülkemizde binlerce insanı etkisi altına alarak her gün ne yazık ki birçok can kaybına yol açmaktadır.
Koronavirüsünü çok kısaca tanımak gerekirse; koronavirüsler (CoV), soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS-CoV) ve Ağır Akut Solunum Sendromu (Severe Acute Respiratory Syndrome, SARS-CoV) gibi daha ciddi boyuttaki hastalıklara neden olan büyük bir virüs ailesidir. Henüz insanlara bulaşmamış olan ancak hayvanlarda saptanan birçok koronavirüs mevcuttur. 2019 yılının son günü Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Çin ülke ofisi, Çin'in Hubei eyaletinin Vuhan şehrinde sebebi bilinmeyen zatürre vakaları bildirmiştir. 2020’nin ilk günlerinde de bu vakaların etkeni, daha önce insanlarda tespit edilmemiş yeni bir koronavirüs olarak tanımlanmıştır. Ve nihayetinde hastalığının güncel adı Covid-19 olarak kabul edilmiştir.
Üzerinde kontrolümüz olmadığı bu süreci kontrol etmeye çalışırken korku ve kaygımız daha da şiddetlenmektedir çünkü çabamız aynı anda bu salgın karşısındaki güçsüzlüğümüzü bize hatırlatmaktadır. Bu tür bir kaos içerisinde kaybolmaktansa enerjimizin ana odağı kişisel sağlığımızı muhafaza etmenin yanısıra tepkilerimizi de kontrol edebilmek olmalıdır. Dünyayı kasıp kavuran Covid-19 karşısında gerçekten bu kadar güçsüz müyüz? Birey olarak neleri kontrol edebiliriz? Tüm bu süreçte çocuklarımıza nasıl yaklaşmalıyız?
Kendimizi tamamen salgın korkusunun gidişatına bırakırsak Panik Bozukluk, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Hipokondri (Hastalık Hastalığı) gibi ruhsal hastalıkların tavan yapması kaçınılmaz olacaktır. Sürekli virüsü düşünmek, aslı olmayan kaynaklardan bilgi edinmek bir müddet sonra gündelik hayatın akışını da olumsuz yönde sekteye uğratacaktır. Bu tetikte olma hali bedenimizde olan en ufak bir değişikliğe karşı aşırı hassasiyet geliştirmemize sebep olacağından kendi kendimizi hasta etmemiz de pekala mümkündür. Bu durumda dikkatimizi kontrolümüz dahilinde olana kaydırmak bedensel ve ruhsal sağlığımızı koruyabilmemize yardımcı olacaktır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Sağlık Bakanlığı ve sağlık kuruluşlarının resmi internet sayfaları gibi güvenilir kaynakların önerdiği tedbirleri öğrenmek ve salgın süreci boyunca bu önlemleri bilinçli olarak uygulamak kaybettiğimizi sandığımız kontrol gücümüzü geri getirecektir. Bilgi ne kadar net olursa kafa karışıklığımız o kadar azalacaktır.
DSÖ'nün salgınla baş etmedeki önerileri şunlar:
- Elinizi çok sık yıkayın: Sabun ya da alkol bazlı el temizleyicisi kullanaral ellerinizi gün içerisinde sıkça temizleyin.
- Sosyal ortamlarda mesafenizi koruyun: Öksüren ya da aksıran biri ile aranızda en az 1 metre olsun.
- Göz, burun ya da ağza dokunmaktan kaçının: Virüsün bulaşma yolu ellerimizdir. Bu yüzden elinizi yüz bölgenizde gezdirmekten kesinlikle kaçının.
- Solunum hijyenini sağlayın: Öksürürken ya da aksırırken muhakkak ağzınızı kapayın. Kullandığınız mendilinizi derhal atın.
- Ateş, öksürük ya da nefes almakta zorlanıyorsanız acil tıbbi yardım alın: Virüsün yayılmasını önleyerek kendinizi ve çevrenizi korumak için erken müdahale son derece önemli olduğu için doktora gitmeyi ihmal etmeyin.
- Son gelişmelerden haberdar olun: Sağlık uzmanları ya da işverenlerinizden güncellenmiş bilgileri almaya devam edin.
Salgınla mücadele sürecinde yapılması gereken en önemli şey sükuneti korumak. Yapılan araştırmalarda stresin bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etki yarattığı görülmüştür. Dolayısıyla bizler bu süreçte tüm tedbirleri alsak da stres seviyemiz yükseldikçe enfeksiyona açık olma riskimizin o oranda artacağını kendimize sürekli hatırlatmamız gerekir. Peki stresi azaltmak için başka hangi alanlarda kontrol sağlayabiliriz?
- Sosyal medyayı bilinçli kullanın: Salgın hakkında sosyal medya sayfalarından bilgi edinmek çok tercih ettiğimiz bir durum olmamalı. Belirsiz kaynaklardan edinilen ve bir nevi komplo teorisi amacı güden paylaşım ve duyurular kaotik ortamı besler ve kaygı seviyesini arttırır. Bu yüzden kaynağı belirsiz ses kayıtlarına, gerçek olup olmadığını bilmediğiniz bilgi ve görüntülere itibar etmeyin. Resmi kaynakların sosyal medya hesaplarını takip edin.
- Endişe ve korkunun normal olduğunu kendinize hatırlatın: Aşırı olan her tür durum kişiyi kırılması zor bir kısırdöngüye sokar. Sürecin normal bir parçası olan korkudan korkmak da bu döngüyü başlatacaktır. O yüzden korkuyu hissettiğiniz an durumunuzu normalize edin. Hislerinizin bunaltıcı bir seviyeye geldiğinin fark ettiğinizde arkadaşla buluşmak, işe konsantre olmak, spor yapmak, film izlemek gibi dikkatinizi dağıtacak aktivitelere yönelin.
- Yardım alın: Arkadaş ve aile çevrenizle sürekli irtibat halinde olun. Onlardan yardım isteyin. Etranızdaki insanlar panik halinde olsa bile siz olumlu ve yapıcı bir tavır sergileyin.
- Panik ortamlarından uzaklaşın: Korku ve panik hali taşların birbiri ardına yüzüstü yere düştüğü domino oyunu gibidir. Bu tarz olumsuz ortamlardan uzak durun aksi takdirde sizin de yıkılmanız kaçınılmaz olacaktır.
- Olumsuz düşünceleriniz üzerinde çalışın: Pandemik salgın dönemlerinin yarattığı kaygı ortamlarında kişilerin düşünceleri sadece olumsuz yönde gelişir. Bu da kaygı ve korkuyu daha çok besler. Sahip olduğunuz olumsuz şemalar üzerinde çalışın. Bunu tek başına yapmak zor olabilir. Böyle durumlarda profesyonel yardım almaktan çekinmeyin.
- Ruhunuza iyi gelecek aktivitelere yoğunlaşın: Söz konusu salgın hastalık olduğunda genelde bedenimize odaklanıyoruz ve ruhsal durumumuzu göz ardı ediyoruz. Halbuki ruh sağlığımız da en az bedenimiz kadar önemli. Nefes egzersizleri, yoga ve meditasyon gibi ruhunuza iyi gelecek aktiviteler yapmaya çalışın.
- Spor yapın: Enfeksiyondan korunmak için bağışıklık sistemimizin güçlü olması lazım. Dışarıdan alınan besin desteklerinin yanısıra bedeni harekete geçiren her tür sportif hareket bağışıklık sistemimizi güçlendirecektir. Açık havada yapılacak tempolu ve kısa yürüyüşler hem beden hem ruh sağlığınız için son derece faydalı olacaktır.
Salgın döneminde stres ve kaygımızı kontrol altına almak ebeveyn olarak da önemli bir sorumluluğumuzdur. Koronavirüsü gibi olaylar çocuklarımızda onlara zarar verecek boyutta endişe, stres ve akıl karışıklığına yol açar. Özellikle ufak çocukları içinde “ölüm” sözcüsü içeren haber ve görsellerden uzak tutmalıyız. Anne babalarının ruh halleri söz konusu olduğunda son derece hassas olan çocuklar ebeveyninde stres, gerginlik ve korku sezdiği anda bu duyguların hepsini bir sünger gibi içlerine çekecektirler. Dolayısıyla çocuklarımızın anlam veremedikleri bu belirsizlikten kurtulmaları için haberlerden, sosyal medyadan ya da çevreden duydukları ile ilgili temel bazı bilgilere ihtiyaçları vardır.
Çocuklarımıza rol model olduğumuz gerçeğini unutmadan onları bilgilendirirken şu maddelere dikkat etmeliyiz:
- Haber kaynaklarına erişimlerini kısıtlayın: Biz yetişkinler olarak bile okuduğumuz ya da dinlediğimiz haberleri işlemede sorun yaşarken bu durum çocuklar için çok daha tehlikelidir. O yüzden çocuklarınızı sürekli tekrar eden kaos haberlerinden uzak tutun.
- Normal hayatı devam ettirin: Çocuklar için rutin demek güvenlik demektir. Okullar kapanmış olsa dahi siz ebeveyn olarak çocukların günlük yaşantılarını alışık oldukları şekilde devam ettirmelerini teşvik edin.
- Model olun: Hijyen ve sağlıklı olma konusunda çocuklarınıza model olun. Ana hijyen kurallarını gerekirse oyun formatında çocuklarınıza öğretin. Unutmayın, siz sağlıklı olmazsanız ailenizin sağlığını korumanız da mümkün olmaz.
- Güven sağlayın: Bu dönemde çocukların ihtiyacı olan en önemli duygu güven duygusudur. Çocuklarınızla konuşurken ebeveyn olarak onları korumak için elinizden geleni yaptığınızı dile getirin ve onlara bu konuda maksimum güven aşılayın.
- Basit ve anlaşılır olun: Kriz dönemlerinde en etkin kontrol yöntemi net olmaktır. Çocuklarınıza gereksiz bilgi vermekten kaçının. Gerçek ama basit bilgiler paylaşın. Örneğin, bu virüsün yeni bir virüs olmakla beraber bildiğimiz diğer virüslerden çok da farklı olmadığı gibi bir bilgi paylaşarak onların dikkatli ama aynı zamanda da rahat olmaları gerektiğini vurgulayın.
Diğer tüm salgın zamanlarında olduğu gibi bu salgın da son bulacaktır. Eğer sakin kalmayı becerebilirsek kendimiz, ailemiz ve içinde yaşadığımız toplum için en doğru kararları alabilir ve bu süreci olası en düşük kaygı seviyesi ve riskle atlatabiliriz.
Başta ülkemiz olmak üzere tüm dünyanın bu virüsten kurtulduğu sağlık ve refah dolu günlere en yakın zamanda kavuşma dileklerimle…
Klinik Psikolog Şehnaz Tuna