Panik Atak: Modern çağın hastalığı!
MODERN ÇAĞIN HASTALIĞI PANİK BOZUKLUĞU
Panik Bozukluğu, günümüzde depresyondan sonra en sık rastlanan psikiyatrik rahatsızlıktır. Toplumumuzda son yıllarda yaşanan deprem ve ekonomik kriz gibi sebeplerle giderek yaygınlaşan Panik Bozukluğu modern çağımızda pek çok erişkin insanın sosyal yaşamını olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Günümüz insanı yeni durumlara uymakta zorlanmakta, karşılaştığı koşul ve durumlarla nasıl baş edebileceğini bilememekte ve tüm bunların sonucu olarak kaygı ve panik yaşayabilmektedir. Başlangıcı ileriki yaşlarda da olabileceği gibi genel olarak 20’li yaşların başları veya sonlarına denk gelen bu hastalık, gelecekte yaşanabilecek bir kriz tehdidi olarak algılanan olayların (doğal felâketler, ayrılık, yakının kaybı vb.) sonucu meydana gelmektedir.
Panik Atak ve belirtileri:
Panik atağını kısaca “âniden başlayan, zaman zaman tekrarlayan, yaşayan kişiyi çâresizlik ve korku içinde bırakan yoğun sıkıntı ve korku nöbetleri” olarak tanımlayabiliriz. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 2000 yılında yayınladığı zihinsel bozuklukları tanımlama ve sınıflama sistemine göre (DSM-IV-TR) panik atağı tanısı konması için aşağıda belirtilen on üç maddeden dört veya fazlasının bulunması gerekiyor. Panik atağı bu semptomlardan dördünün veya daha fazlasının birden başlaması ve 10 dakika içinde en yüksek düzeyine ulaşması ve ayrı yoğun bir korku veya rahatsızlık duyma ile ortaya çıkıyor. Bu semptomlar arasında şunlar sayılmıştır:
1. Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama veya kalp hızında artma olması
2. Terleme
3. Titreme veya sarsılma
4. Nefes darlığı veya boğuluyor gibi olma duyumları
5. Soluk kesilmesi
6. Göğüs ağrısı veya göğüste sıkıntı hissi
7. Bulantı veya karın ağrısı
8. Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş veya bayılacakmış gibi olma
9. Derealizasyon (gerçekdışılık duyguları) veya depersonalizasyon (benliğinden ayrılmış olma, kendine yabancılaşma)
10. Kontrolünü kaybedeceği veya çıldıracağı korkusu
11. Ölüm korkusu
12. Paresteziler (uyuşma veya karıncalanma duyumları)
13. Üşüme, ürperme veya ateş basmaları
Yine DSM-IV-TR’ye göre Panik Bozukluğu’nun başlıca özelliği yineleyen beklenmedik panik ataklarından sonra en az 1 ay süreyle başka bir panik atağı olacağına ilişkin sürekli endişe duyma, panik ataklarının yol açabilecekleri veya muhtemel sonuçlarıyla ilgili olarak üzüntü duyma veya ataklarla ilişkili olarak belirgin bir davranış değişikliği göstermedir. Örneğin, kalabalık bir alışveriş merkezinde panik atağı geçirmiş bir kişi aynı durumla karşılaşmamak uğruna bu tür yerlere gitmekten kaçınabilmekte yâhut panik ânında kendisini rahatlatacağını düşündüğünden dolayı her an atak geçirme korkusuyla güvenlik davranışı olarak yanında şişe su ile gezebilmektedir. Panik atakları benzer semptomlara yol açan bir takım durumların sonuçlarına bağlı değildir. Örneğin, aşırı kafein tüketimi veya hipertiroidi gibi genel tıbbî bir durumun fizyolojik etkileri panik atağına benzer semptomlar yaratabilmektedir. Dolayısıyla, panik atağı şikâyeti ile uzmana başvuran kişinin öncelikle genel tıbbî kontrolden geçirilmesi, bununla beraber madde kullanımı (kahve, sigara, alkol gibi) tarihçesi alınması şarttır.
Panik Bozukluğu’nda meydana gelen panik atağı türleri:
1. Beklenmedik Panik Atakları: Hiçbir sebep ve tetikleyici faktör olmaksızın ansızın kendiliğinden ortaya çıkan ataklardır. Tanı konabilmesi için en az iki beklenmedik panik atağının olması gerekir, ancak çoğu kişide çok daha fazla atak görülür.
2. Duruma Bağlı Panik Atakları: Hemen her zaman durumsal bir tetikleyici ile (kalabalık alışveriş merkezinde, sıkışık trafikte araç içindeyken gibi) karşılaştıktan hemen sonra ortaya çıkan ataklar. Panik Bozukluğu olan kişilerin sıklıkla durumsal olarak yatkınlık gösteren panik atakları vardır.
DSM-IV-TR’ye göre panik ataklarının sıklığı ve şiddeti büyük ölçüde değişir. Örneğin, bâzı kişilerin bir seferde aylarca, düzenli olarak ortaya çıkan orta derecede sıklıkta (haftada bir kez gibi) atakları vardır. Başkaları haftalar veya aylarca herhangi bir atağın olmadığı yahut yıllar boyunca çok daha az sıklıkta (ayda iki kez gibi) atakların olduğu dönemlerle birbirinden ayrılan, daha sık ataklarının (bir hafta her gün gibi) olduğu kısa “patlama” dönemlerinden söz ederler.
Panik atağı yaşanan bâzı durumlar
-Panik Bozukluğu
-Fobiler
-Hipokondriyazis (hastalık hastalığı)
-Travma Sonrası Stres Bozukluğu
-Obsesif Kompulsif bozukluk
-Diğer anksiyete bozuklukları
-Paranoya
-Şizofreni
-Akut Stres Bozukluğu
Panik Bozukluğu olan kişiler panik atak geçirdikleri esnada ölüm, delirme, kontrol kaybı korkularının yanı sıra çarpıntı, nefes alamama, bayılacakmış gibi olma, göğüs ağrısı gibi bir takım fizyolojik sıkıntılar da hissetmektedirler. Bu tür kardiyovasküler belirtiler yaşayan panik atağı hastalarının kalp krizi geçirdikleri endişesiyle psikiyatrik birimler yerine âcil servise başvurmalarına sıkça rastlanmaktadır. Atakların tanısı konmamış hayatî bir hastalığın varlığını gösterdiğinden korkan çoğu panik atağı hastası gerekli tüm tıbbi tetkikler ve hekim tarafından verilen güvencelere rağmen yaşamı tehdit eden bir hastalıklarının olmadığına ikna edilemezler. Herhangi fiziksel rahatsızlığı olmadığına inanmayan hastalar kendilerine bir tanı konması amacıyla bu durumda tekrar tekrar hekim arayışına girerler. Bu tür arayışlar ekonomik durumu negatif yönden etkilemekle beraber duygusal, insanlar arası ilişkiler gibi bir çok alanda kişinin yaşam kalitesini düşürmektedir.
Panik Bozukluğu’nda düşünce yapısı:
Panik Bozukluğu hastasının duyumlarını takip eden düşünce sistemi aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
Algı-His-Duyum |
Düşünce-Yorum |
Nefes alamama hissi |
Nefes kesilmesini takip eden ölüm |
Bayılma hissi |
Aniden yere düşmek, yıkılmak |
Çarpıntı |
Kalp krizi |
Garip düşünceler |
Kontrol kaybı ve takip eden delirme |
Panik atağının en korkutucu özelliklerinden biri, yaşanan kontrol kaybı hissidir. Odaklanma, konsantrasyon, dikkat ve hareket kontrolünü kaybetmemek uğruna büyük bir çaba sarf etmek zorunda kalan hasta beklenmedik ve açıklanamayan fiziksel duyumlar sonucu yoğun ölüm korkusu da yaşamaktadır. Hasta yaşadığı bu fiziksel stresi fiziksel bir bozukluk olarak algılar; daha fazla endişelenir; bunun sonucu olarak semptomlarında bir artış olur ve böylece kaçınılmaz bir kısırdöngü oluşur. Atak geçiren bir hastanın atak anındaki “duyum-düşünce-duygu kısır döngüsü” olarak adlandırdığımız durumunu net olarak şu canlandırmada görebiliriz:
“Kalp atışında artma (duyum) – İşte yeniden başladı! (düşünce) – endişe (duygu) - Nefes almada zorluğun artması (duyum) – Daha da kötüleşiyorum! (düşünce) – Korku (duygu) – Sıcak basması, terleme (duyum) – Kontrolden çıkıyorum! (düşünce) – Korku, ağlama (duygu) – Kol ve bacağın uyuşması (duyum) – Kesinlikle bayılacağım! (düşünce) – Kendine yoğunlaşma (duygu) – Göğüs sıkışması (duyum) – Kendimden geçiyorum, öleceğim! (düşünce)”…
Yine atak ânında kişinin ağzından duyabileceğimiz “Kendimi garip hissediyorum”; “Burada değilmişim gibi hissediyorum”, “Bölünüyorum”, “Bu yaşadığım en kötü deneyim” tarzı kelimeler hastanın ne kadar şaşkın, oryantasyonunu kaybetmiş ve çâresiz hissedebileceğini göstermektedir.
Panik atağının yaşanması ile beraber başlı başına 3 faktör hastalığın devamında rol oynamaktadır:
-Vücutta meydana gelen değişimlere seçici dikkat: Yaşadığı duyumlardan korkan hasta normâlinden daha fazla dikkatli bir hâle gelip sürekli vücudunu incelemeye başlar. Bu iç odaklanma, normâlde birçok insanın fark edemeyeceği bir takım duyumları yaşamasına sebep olur. Bunu fark ettiği andan itibâren de kişi ciddi bir fiziksel veya ruhsal bozukluğu olduğunu düşünmeye başlar.
Örnek: Kalbini dinleme, nabız tutma, sıkça tansiyon ölçtürme gibi.
-Güvenlik davranışları: Hasta atak ânında kendini emniyette hissedeceği bir takım davranışlarda bulunur. Örneğin kendinden geçip bayılmaktan korkan bir hasta yakınındaki herhangi bir yere tutunabilir. Bu tür davranışlar da kişinin hastalıkla ilgili sahip olduğu negatif yorumlarını destekler. Bu örneği göz önünde bulundurursak düşmemek için sandalyeye tutunan hasta bayılmamasının nedenini buna bağlayabilmektedir. Tüm bunların sonucu olarak da semptom algılarında da artış olabilmektedir.
Örnek: Yanında güvendiği biriyle gezme, hastâne, doktor telefonları taşıma, yanında su taşıma, sıkça hekimlere veya hastanelerin âcil servislerine başvurma gibi.
-Kaçınma: Kalp krizi geçireceği endişesine sâhip olan bir panik atağı hastası spor, seks gibi kalbi yoracağını düşündüğü aktiviteleri yapmaktan kaçınabilir. Kalp krizi geçirmemesini ise bunlardan kaçınmanın sonucuna bağlar; bu inanış da, kişinin aslında fiziksel rahatsızlığı olmadığı gerçeğini görmesini engeller.
Örnek: Evden dışarı çıkamama, banyo yapmama, toplu ulaşım taşıtlarına binmeme, kalabalık alışveriş merkezlerine girmeme gibi.
Tedavi şekli:
Panik Bozukluğu doğru uygulama sonucu çok büyük oranda tedavi edilebilmektedir. Henüz yeni başlamış veya daha hafif durumlarda sâdece psikoterapi yeterli olurken, çoğu zaman bu hastalığın tedavisinde farmakolojik ve psikoterapik tedavilerinin birleşiminden oluşan bir müdahalenin verimli olduğu klinik çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bu sebeple, ilk değerlendirme kesinlikle bir klinik psikiyatr tarafından yapılmalı, psikolog bundan sonra devreye girmelidir.
Tedavide de farmakolojik, psikodinamik ve bilişsel-davranışçı olarak temel 3 yaklaşım uygulanmaktadır.
Farmakolojik: İlaç kullanımı Panik Bozukluğu tedavisinde bilişsel-davranışçı tedavinin alternatifi olarak ve/veya beraberinde sıkça kullanılmaktadır. Akut atak tedavisinde kısa süreli ilaç kullanımı oldukça faydalı olmaktaysa da, bunu asla bir alışkanlık hâline getirmemeli ve uzun süreli tedaviden uzak durulmalıdır çünkü ilâca karşı tolerans (aynı etkiyi elde edebilmek için artan dozda ilâç kullanmanın gerekmesi) ve bağımlılık gelişmesi riski yüksektir.
Panik Odaklı Psikodinamik Psikoterapi (POPP): Terapist hastayı kendisini korkutan fiziksel duyumların hayatı tehdit eden herhangi bir fiziksel rahatsızlığın belirtisi olmadığı konusunda bilgilendirip ikna ettikten sonra hastanın yaşadığı atak ve fantezilerin bilinçaltı anlam ve önemini araştırır. POPP 3 evreden oluşmaktadır.
1. Panik atak semptomlarının rahatlatılması: Tedavinin bu safhasında amaç panik semptomlarının araştırılıp incelenmesidir.
2. Panik atağının yeniden meydana gelmesini önleme: İkinci evrede, yaşanan paniğe dayalı olan iç çatışma ve dinamizmin ayrıca araştırılması yoluyla hastalığın yeniden oluşması/geri dönmesi önlenmeye çalışılır.
3. İşlevsel bozukluk: Tedaviyi sonlandırma aşaması olan bu safhada hastanın terapistiyle olan ilişkisi çerçevesindeki ayrılık ve öfke problemleri üzerinde çalışılır.
Bilişsel-Davranışçı Psikoterapi (BDP): Adından da anlaşılacağı gibi bu tedavide bilişsel ve davranışa yönelik teknikler bir arada uygulanmaktadır. Bu tekniklerin kullanımındaki amaç hastanın yaşadığı anksiyete ile ilintili sâhip olduğu, anksiyete yaratıcı çarpık ve disfonksiyonel düşünce ve inançlarını tanımlamak ve değiştirmektir. Hasta sâhip olduğu inanç ve düşüncelerinin panik atağına katkıda bulunduğu fikrine alıştırıldıktan sonra yaşadığı anksiyetinin normâlize edilmesine çalışılır. BDP’de Panik Bozukluğu’nu devam ettirici faktörlerin (vücutta meydana gelen değişikliklere olan seçici dikkat, güvenlik ve kaçınma davranışları) tersine çevrilmesi özellikle vurgulanmaktadır. Tedavinin başlangıç aşamasında değerlendirme safhası önemlidir. Değerlendirmede ana hatlarıyla:
-Yaşanan problemin kısaca târifi,
-Kullanılan ilâçlar,
-Daha önce görülen tedaviler,
-Hastanın kişisel özellikleri,
-Hastanın sosyal ve finansal durumu
sorgulanır. Değerlendirmeyi takiben terapist hastasıyla,
-Kısır döngü bağlantılarını incelemek için en son yaşanan panik atağı deneyiminin detaylı târifi,
-Panik ataklarını tetikleyici faktörlerin tanımı,
-Bilişsel yöntem ve davranış tekniklerini kullanarak panik atağı semptomlarının gerçek sebep ve sonuçlarını inceleme yoluyla hastanın içinde bulunduğu duruma ait sahip olduğu yanlış yorumlarının değiştirilmesi,
-Sözel tekniklerin yetersiz olduğu noktada imajlarla (durumun hayâl edilmesi) çalışılması,
-Kaçış ve güvenlik davranışların üstesinden gelme,
-İlerlemeyi sağlamak amacıyla var olabilecek diğer psikolojik engellerin kaldırılması,
-Geriye dönüşün önlenmesi, konusunda çalışmalar yapar.
BDP tedavisinde uygulanan bilişsel yöntem çerçevesinde negatif düşüncelerin tanımlanması, bilgilendirme, dikkati başka yöne çekme, hastanın sâhip olduğu otomatik düşüncelerle sözel olarak savaşma teknikleri yer alırken, davranışa yönelik deneyler hiperventilasyon, vücuda odaklanma, semptom yaratıcı diğer fiziksel egzersizler ve gevşeme gibi uygulamaları içermektedir.
UNUTMAYIN! Panik Bozukluğu hastalarının bu rahatsızlığın üstesinden gelebileceklerine inanmaları ve yukarıda belirtilen tedavilerden biri veya kombinasyonunun bir uzman önderliğinde uygulanması hâlinde, Panik Bozukluğu tedavi oranı en yüksek hastalıklardan biridir.