“Birkaç yıl içinde, seni unuttuğum zaman, bu çeşit başka hikâyeler geçince başımdan, aşkın unutuluşu olarak anacağım seni.

Unutmanın korkunçluğu olarak düşüneceğim bu hikâyeyi.

Şimdiden biliyorum bunu.”

Hiroshima Mon Amour (Alain Resnais, 1959)

 

Sinema yalnızca görsel hikâye anlatımının bir formu değil aynı zamanda bireysel ve kolektif belleğin en güçlü ifade mecrasıdır. Belleğin hareketsiz görüntüyle metaforik uyumu, hareket eden görüntüye karşıt olarak, belleğin işleyişini model alan filmler tarafından bile sürdürülür. Alain Resnais'nin Hiroshima Mon Amour (1959) gibi filmlerde, sanatın ve avangard sinemanın belleğe olan kalıcı hayranlığı, nispeten hareketsiz kamera çalışması, uzun, fotoğraf benzeri çekimler ve istemsiz belleği çağrıştıran kısa geri dönüş sekansları aracılığıyla kendini ifade eder. (Radstone, 2010). Çağdaşı olduğu “Yeni Dalga” sinemacılarından Resnais’nin başyapıtı Hiroshima Mon Amour (Hiroşima Sevgilim), yalnızca dönemin önemli filmlerinden biri değil aynı zamanda sinemada bellek, travma ve unutma olgularının birbirleriyle ilişkilendirilerek temsil edildiği öncü bir anlatıdır. Marguerite Duras’nın senaryosunu yazdığı film “hatırlamanın acısı ve süreksizliği” ile “unutmanın direnci ve kaçınılmazlığı” üzerine kuruludur.

Hiroşima Sevgilim, barış konulu bir film için Hiroshima’da bulunan Fransız aktrist (Elle-Emmanuelle Riva) ile Japon mimarın (Lui-Eiji Okada) 24 saatlik ilişkisini konu eder. Her ikisi de evli olan çiftin yaşadıkları kısa süreli ilişki bir “bellek yolculuğu”na dönüşür. Karakterlerin birlikte geçirdikleri bir gün boyunca kadın sürekli anlatır, adam da onu dinler. Kadının anlattığı şeylerden biri de geçmişte yaşadığı ve kimseye anlatmadığı aşk hikâyesidir. II. Dünya Savaşı’nın son günlerinde işgal altındaki Fransa’nın bir taşra şehrinde (Nevers) Alman bir askerle aşk yaşamaya başlayan genç kızın bu gizli aşkı ortaya çıkınca kız toplum tarafından dışlanır ve ailesi tarafından cezalandırılarak evin bodrumundaki mahzene kilitlenir. Aşkını unuttuğunu söyleyen kız mahzenden çıkarıldığında Alman sevgilisi ile kaçmayı planlar ama kaçacakları gün Alman asker öldürülür. Ailesi tarafından tekrar mahzene kapatılan genç kız adeta aklını yitirir. Sonra bir gün yeniden çıkar ve Paris’e gider. Bütün bu hikâye kadının anlatımıyla ara ara ekrana gelir. Resnais, lineer bir zaman algısını reddeder. Film, tıpkı travmatik bir anının zihin üzerindeki kalıcı ve kopuk etkisi gibi geçmiş ve şimdi arasında akışkan bir şekilde gidip gelir. Bu yapısal tercih “bastırılmış olanın geri dönüşü”nü sinematografik olarak görünür kılar. Sinema perdesi burada bir “hatırlama mekânı”na dönüşür. Film boyunca kullanılan anımsama kesitleri ve “flashback”ler yalnızca karakterin geçmişe dönüşünü değil, seyircinin de zaman ve mekân algısının kesintiye uğramasını sağlar.

Film “zaman” ve “bellek” perspektifinden Doğan’ın (2020) makalesinde şöyle kaleme alınmıştır: “Tüm film boyunca iki karakterin belleklerindeki acı deneyimlere vurgu yapan Resnais tüm bu süreci Hiroshima ve Nevers şehirleri üzerinden bize gösterir. Karakterlerin belleğindeki izler sanki tek bir mekânmışcasına iki şehir arasında eşzamanlı bir kurguyla anlatılır. Böylece kameranın bir hareketiyle Hiroshima ve Nevers arasında şiirsel bir biçemle salınırız. Hiroshima'nın 1959 yılındaki hali, atom bombasının atıldığı sıradaki haber görüntüleri, müzenin görsel dökümanları, Nevers'in görüntüleri ve kadının yaşadığı deneyimin hatıralarıyla harmanlanır. Atom bombasını protesto eden haber görüntüleriyle onu temsil eden filmin çekimleri birleşir. Filmin kendi zamanında ve mekânında gerçekte birbirine yakın olmayan Hiroshima ve Nevers, nehirler arasındaki kaydırmalı çekimle yumuşakça birbirine bağlanır. Karakterlerin travmatik deneyimleri, Hiroshima ve Nevers şehirlerinin belleğine bağlanır. Savaş ve atom bombası gibi insanlık tarihinin yıkıcı deneyimleri karakterlerin travmalarının yıkıcı izleriyle birleşir. Böylece çok uzamlı eş zamanlı bir anlatı dili yakalanır. Hiroshima Sevgilim filminin zaman katmanları mekânlar, karakterlerin beden parçaları, belleklerindeki izlerin diyaloglarıyla yeniden biçimlendirilir. Mekânların ve bu mekânlar içindeki öznelerin aktarımı hem Bruno'nun (2018:62) vurguladığı gibi arkitektonik bir yapı içerir-ki bu mekânsal temsil düzleminde değerlendirilmelidir. Hem de iki öznenin, iki sevgilinin karşılaşması Deleuze'un (1997:116-118) da belirttiği gibi insanlık tarihinin belleği olarak karşımıza çıkar-ki bu eksenden bakıldığında filmin zamansal boyutu varoluşun temsil mekânlarına ulaşma çabası olarak görülmelidir. Böylece hem mekânsal hem de zamansal olarak birbirine gömülü olan mekânsal temsil ile temsil mekânlarının gerilimli yapısı; kişisel ve kolektif olanın birleşimi aracılığıyla filmin kendi zamanı Hiroshima ve Nevers'in geçmiş ve şimdiki zamanları gibi katmanlarla buluşarak; filmin geniş zamanına ustaca yayılarak kendini gerçekleştirmektedir.” Filmin son sahnesinde, isimsiz iki sevgili birbirlerine isimlerini verirler:

Kadın: Unutacağım seni! Unutuyorum bile! Bak, nasıl unutuyorum seni! Baksana!

Hi-ro-şi-ma. Hiroşima. Senin adın bu.

Adam: Benim adım. Evet. Senin adın da Nevers. Fransa’da Nevers.

İkisi de artık travmalarının yerleriyle özdeşleşmiştir.

Sinema sadece bireysel belleğe değil kolektif hafızaya da dokunur. Özellikle tarihsel travmalar (soykırımlar, savaşlar, göçler) üzerine yapılan filmler toplumsal unutmanın karşısında bir hatırlama alanı oluşturur. Sinema ve Bellek başlıklı yazısında belleği sinemanın temel ilgi alanlarından birisi ve sinema dilinin asli bir unsuru olarak tanımlayan Sayar (2016) hatırlamayı bir tür “şeytan çıkarma”ya benzetir: “Sözgelimi geriye dönüşler bir filmde sıklıkla belleği ifade etmenin ve bir karakterin hikâyesini kurmanın yolu olarak karşımıza çıkar. Bellek olmazsa bir hikâyenin devamlılığını anlayamaz, bir filmi okuyamayız. Daha geniş bir kültürel anlamda bellek sıklıkla travmayla ilişkilendirilir, korkunç olaylarla veya bir büyük kayıpla başa çıkmanın aracıdır. Hatırlamanın terapötik bir değeri olduğu varsayılır, bir tür şeytan çıkarma gibi, ancak geçmiş yerli yerine oturtulmakla hayat devam edebilecektir. Yas için belleğe ihtiyaç duyarız, unutmak ve geçmişin ağırlığından kurtulmak için bellek olmazsa olmazdır.”

Resnais’nin kullandığı sessizlikler de anlatının bir parçasıdır. Film boyunca karakterler sürekli geçmişi konuşsalar da bu geçmiş hiçbir zaman tam anlamıyla temsil edilemez. Anlatıdaki boşluk ve kesintiler izleyiciye de adeta bir “unutma hali” yaşatır. Özellikle kadın karakterin geçmişte yaşadığı aşk hikâyesinin parçalı anlatımı belleğin her zaman bütüncül bir hikâye sunmadığın, travmanın izlerinin kesintili ve silik olduğunu vurgular. Resnais seyircinin hafıza sürecini film deneyiminin bir parçası haline getirir. İzleyici anlatının kopuk yapısı içinde geçmişi bir araya getirmeye çalışırken, sinemanın “unutturucu” ve “hatırlatıcı” gücünün tam ortasında kalır.

Modern çağın, dahası kapitalizmin ve teknolojik gelişmelerin yoğun hızı kısacık bir dönemde iki dünya savaşına sebep olmuştur. Savaşın ve ölümün yarattığı yıkılmış uzamın izleri özne haline gelirken giderek parçalanan bireyin belleğinde kalıcı hasarlar bırakır. (Doğan, 2020) Bellek ve unutma temaları, özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında sinema tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Bu dönemde sinemacılar, savaşın yarattığı yıkımın ardından bireylerin ve toplumların belleğinde açılan boşlukları, travmaları ve bastırılan anıları görünür kılmaya çalışmışlardır. Hatırlamanın ve unutmanın imkânsız uzamını gerek kurgu gerekse görüntü ve sanat yönetimindeki kendine has biçemiyle oluşturmayı başaran Renais’nin Hiroşima Sevgilim filminin bu bağlamda sinema tarihinde bir dönüm noktası olduğunu söyleyebiliriz. İnsan belleği üzerine yapılmış bu film yalnızca 1945’in Hiroşima’sını ya da iki yabancının bir gecelik buluşmasını değil, geçmişin şimdiki zamana nasıl sızdığını, bireysel travmalar ile kolektif felaketlerin nasıl iç içe geçtiğini anlatır. Resnais ve Duras kişisel ile toplumsal olanı, görünen ile bastırılanı ve hatırlamak ile unutmak arasındaki sınırı incelikle örmüşler ve sinema tarihinde eşsiz bir “hafıza anlatısı” sunmuşlardır. Bu biçem günümüzde bile halen gücünü korumaktadır.

 

Film Künyesi:

Adı: Hiroshima Mon Amour (1959)

Yönetmen: Alain Resnais

Senaryo: Marguerite Duras

Vizyon Tarihi: 10 Haziran 1959

Ödüller:

• FIPRESCI Ödülü, Cannes Film Festivali (1959)

• BAFTA En İyi Yabancı Film Ödülü (1961)

• Oscar Adaylığı: En İyi Senaryo (1961)

Oyuncular: Emmanuelle Riva, Eiji Okada,

Stella Dassas, Pierre Barbaud, Bernard Fresson

Müzik: Georges Delerue, Giovanni Fusco

 

Kl. Psk. Şehnaz Tuna

31 Mart 2025

 

KAYNAKÇA: