1940’ların sonlarında İtalya’da ortaya çıkan “Yeni Gerçekçilik”, savaş sonrası ekonomik sıkıntılar ve toplumsal dönüşümlerle şekillenen bir sinema akımıdır. Yönetmen Giuseppe de Santis’in 1949 yapımı Bitter Rice (Riso Amaro) filmi, bu akımın temel özelliklerini taşıyan, pirinç işçileri arasında saklanan, aralarında şehvetli güzel Silvana Mangano’nun da bulunduğu iki suçlunun aşk dörtgenine karıştığı ve aynı zamanda dramatik unsurlar ve popüler sinema öğeleriyle öne çıkan ikonik bir yapıttır.

İtalyan Yeni Gerçekçiliği en önemli sinema akımlarından bir tanesidir. Bu akım temelde İtalya’nın diğer sanat dallarındaki gerçekçilik ve doğruculuk hareketlerine paralel olarak gelişmiştir. “Şimdiki zamanın hayali”, başlangıçta Yeni Gerçekçiliğin vermek istediğiydi. Bu yeni akım, sinema-stüdyo çemberinden sıyrılmıştı, yapımcılar sokaklarda, tarlalarda çalışıyor, profesyonellerle amatör oyuncuları bir araya getiriyorlardı. Öte yandan Yeni Gerçekçilik faşizmin kültürel mirasıyla özdeşleşebilecek estetik kalıpları yıkma ve yaşanan toplumsal süreçlere yabancı “Beyaz Telefon”* filmleri gibi sözde sanatsal üretimlere son verme kaygısı taşır. Cesare Zavattini Yeni Gerçekçilik Akımı’nı şöyle tanımlar: “Benim için yeni gerçekçiliğin önemi, hikaye dediğimiz şeyin insanın nesnel gerçeklik karşısındaki yenilgisini gizlemekten öte bir anlam taşımadığını ortaya koymaktır.

Yeni Gerçekçilik Akımı’na göre sinema genel erkek ve kadınla uğraşır, gerçek mekanlarda çekim yapar, belgesel tarzı kendine örnek alır. Yeni Gerçekçi yönetmenler doğal ışık kullanmışlar, savaştan zarar görmüş ülkelerin sokaklarında çekimler yapmışlardır. Kamera gerçeğin en iyi anını yakalamaya çalışırken oyunculukta da olağan mimikleri ve mizanseni oluşturan hikayeyi görselleştirdiler. Doğaçlama yolunu seçerken çerçeveleme ve kamera hareketinde esnekliği tercih ettiler. Her şeyden önemlisi hayatın acı tecrübesine yakınlığı kural haline getirdiler. Yeni Gerçekçilik Akımı’nın en ortak özelliği gerçek mekanlarda çekimlerin gerçekleştirilmesi olmuştur. Sonrasında stüdyoda diyalogların seslendirilmesi ile şekillenen bir mizansen geleneği doğmuştur. Yeni Gerçekçiliğin sinema dünyasına yaptığı en büyük katkı, estetikten çok gerçeğin olduğu gibi yansıtılması olmuştur. Akımın konu ve temalarını, Roma Açık Şehir ve Paisa’da görebileceğimiz faşizmin kötülenmesi ve partizan eylemlerin yüceltilmesi, Yer Sarsılıyor’daki az gelişmişlik, Bisiklet Hırsızları’nda gördüğümüz kentlerde işsizlik, Guisseppe de Santis’in Acı Pirinç (Riso Amaro-1949)’inde gördüğümüz kırsal kesimin toplumsal sorunları, Umberto D (1952)’deki yaşlı insanların sıkıntıları oluşturmaktadır. (Önbayrak, 2024)

 

(*) İtalya, 1922’de faşist lider Mussolini’nin yönetimine girmişti. Mussolini iktidara geldiği ilk zamanlarda sinemaya pek önem vermemişse de daha sonra sinemanın kitlelere ulaşmak ve onları etkilemekte önemli bir propaganda aracı olduğunu görmüş ve bu alana büyük yatırımlar yapmıştır. LUCE (Eğitsel Sinema Birliği) dünyanın en önemli sinema okullarından Centro Spirimentale di Cinematografia (Deneysel Sinemacılık Merkezi) ve Avrupa’nın en büyük stüdyo kenti Cinecitta bu dönemde kurulmuştur. Bu kadar yatırıma rağmen o dönemki filmler nitelik açısından pek iç açıcı değildir. Bir dünya savaşını geride bırakmış ve diğer dünya savaşının içinde, faşist yönetimin ellerinde, ekonomik bunalımla boğuşan İtalya’nın hiçbir sıkıntısı yokmuşçasına sadece zengin ailelerin yaşamları anlatılır filmlerde; bu da aslında halkın dikkatini dağıtma amacına uygundur. O dönemki filmlere “beyaz telefon filmleri” denilmiştir. O dönemde beyaz telefon sadece zengin aileler tarafından alınabilmektedir ve zengin çevre yaşamının bir simgesi olarak her filmde beyaz telefonun yer alması nedeniyle o dönemki filmlere bu isim verilmiştir. (Çukurova, 2017)

Toplumsal sınıf çatışmaları, ahlaki yozlaşma, aşk ve sadakat temalarını işleyen ve özellikle kadın işçilerin tarım sektöründeki sömürüsüne ve dayanışma dinamiklerine de odaklanan Bitter Rice, Silvana (Silvana Mangano) adında bir kadın işçinin başrolde olduğu bir hikayeyi işler. Olaylar hırsızlık sonrası kaçmaya çalışan Francesca (Doris Dowling) ve sevgilisi Walter’ın (Vittorio Gassman) bir grup kadın çeltik işçisiyle karşılaşmasıyla başlar. Walter, Francesca’dan ayrılarak kendi planlarını gerçekleştirmek üzere kaçar. Francesca ise mevsimlik işçilerin arasında saklanmaya karar verir ve bir trenle tarlalara giden kadın işçilerin arasına karışır. Francesca, burada çetin çalışma koşullarıyla yüzleşir. Tarlalarda çalışan kadınlar düşük ücretlerle ağır işler yapmaktadır. İşçilerin arasında Silvana adında özgür ruhlu ve başına buyruk bir kadın dikkat çeker. Silvana, diğer işçilere kıyasla daha gösterişli ve hatta biraz da bencil bir yaşam tarzı sürmektedir. Francesca, Silvana ve diğer kadınlarla vakit geçirdikçe onların dayanışmasını ve hayatta kalma mücadelelerini daha iyi anlamaya başlar. Zorlu çalışma koşullarına rağmen kadınların bu dayanışması ve yaşam sevinci Francesca’yı derinden etkiler. Tarlalarda tanıştığı dürüst ve ahlaklı bir asker olan Marco (Raf Vallone) ile arasında başlayan aşk Francesca’nın hayatında yeni bir sayfa açmasına neden olur. Ancak bu aşk beklenmedik sonuçlar doğuracaktır.

Walter, Francesca’nın peşinden tarlalara gelir ve burada Silvana’nın dikkatini çeker. Silvana Walter’ın karizmatik kişiliğinden etkilenir ve onunla yakınlaşır. Walter ise Silvana’yı kendi çıkarları için kullanmayı planlar. Onun hedefi pirinç tarlasında büyük bir vurgun yapmaktır. Walter’ın planları ortaya çıkmaya başladıkça Francesca işçilerin yanında durmaya karar verir. Ancak Silvana, Walter’a olan hayranlığı nedeniyle onun yanında yer alır. Bu durum iki kadın arasında hem kişisel hem de ideolojik bir çatışmaya yol açar. Silvana, Walter’ın gerçek niyetini fark ettiğinde hem kendisi hem çevresindekiler için ağır sonuçlar doğuracak bir karar alır. Film, karakterlerin karmaşık ilişkilerinin ve ahlaki seçimlerinin sonucunda trajik bir şekilde sonlanır. Walter’ın planları başarısız olurken, Silvana, Walter’a duyduğu kör inancın bedelini ağır öder.

Yeni Gerçekçilik, savaş sonrası İtalya’nın ekonomik çöküşüne ve toplumsal yapısına ayna tutar. Bitter Rice da bu bağlamda pirinç tarlalarında çalışan kadın işçilerin zorlu yaşam koşullarını gözler önüne serer. Tarım sektöründeki işçilerin hak mücadelesi ve sınıfsal eşitsizlikler gibi konulara odaklanarak gerçekçi bir toplumsal eleştiri sunan film kuzey İtalya’nın pirinç tarlalarında geçen sahneleriyle Yeni Gerçekçilik Akımı filmlerinin doğal mekan geleneğini sürdürür. Çekimlerin yapıldığı bu gerçek mekanlar izleyiciyi karakterlerin dünyasına çok daha yakın hissettirir. Çamurlu tarlalar ve  hava koşulları, mevsimsel işçiliğin zorluklarını ve aynı anda kırsal İtalya’nın estetiğini de yansıtır. Yeni Gerçekçilik sıradan insanların günlük hayatlarına odaklanır. Filmde işçi kadınların dayanışması ve mücadelesi merkezdedir. Silvana Mangano’nun canlandırdığı Silvana karakteri, köylü bir kadının hayalleri, arzuları ve nihayetinde trajedisi üzerinden bireysel ve toplumsal çelişkileri ortaya koyar.

Bitter Rice, Yeni Gerçekçilik akımının neredeyse tüm özelliklerini taşımakla birlikte, dramatik anlatı ve ticari unsurlarla bu akımdan bir ölçüde ayrılır. Fimdeki hırsızlık, aşk dörtgeni ve cinayet gibi unsurlar Yeni Gerçekçiliğin sade anlatımına kıyasla daha melodramatik bir hava yaratır. Bu özellikler filmi popüler izleyici kitlesine hitap eden bir yapım haline getirmiştir.

Bitter Rice, yalnızca bir suç ve aşk hikayesi değil aynı zamanda toplumsal bir eleştiridir de. Film, savaş sonrası İtalya’da sınıf farklılıklarını, kadınların emeklerini ve yaşam mücadelelerini gözler önüne serer. Pirinç tarlaları bir yandan kadın işçilerin dayanışmasının simgesi olurken diğer yandan yoksulluk ve sömürünün bir metaforu olarak kullanılır. Toplumsal gerçeklik vurgusunu melodram ve popüler sinema unsurlarıyla birleştiren, Guiseppe de Santis’in bu filmi dönemin ekonomik ve toplumsal dinamiklerini sinema yoluyla anlamak için önemli bir araçtır. Aynı zamanda kadınların kolektif mücadelelerini ve bireysel trajedilerini ele alışıyla Yeni Gerçekçilik akımına güçlü bir katkı sunmuştur.

Kl. Psk. Şehnaz Tuna

4 Aralık 2024

FİLMİN KÜNYESİ

Yönetmen: Guiseppe de Santis

Senaryo: Guiseppe de Santis, Carlo Lizzani, Gianni Puccini

Vizyon Tarihi: 1949

Ülke: İtalya

Oyuncu Kadrosu: Vittorio Gassman, Doris Dowling, Silvana Mangano, Raf Vallone

KAYNAKÇA

https://birikimdergisi.com/guncel/8663/yalnizligin-batisi-italya