“Aşk hiç de sizin söylediğiniz basit sempati veya bazan derin olabilen sevgi değildir. O büsbütün başka, bizim tahlil edemediğimiz öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilemediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilemeyiz.”
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna
İnsanoğlunun en temel duygularından biri olan aşk, insanlığın varoluşundan bu yana tarih, mitoloji, edebiyat ve sanat gibi farklı dalların vazgeçilmez teması olmuştur. Her devrin önde gelen sanatçısı, filozofu, bilim adamı ve hatta yöneticileri, uğruna destanlar, şiirler yazılmış, efsanelere konu olmuş, tarihi değiştirmiş, müzik notalarında yer edinmiş bu yüce olgunun birbirinden farklı tariflerini yapmışlar ve hatta ona dair teoriler bile geliştirmişler.
Aşk ve ilişkiler, duygusal refahımızı şekillendiren ve hayatımızın gidişatını etkileyen insan deneyiminin merkezinde yer alır. Bununla birlikte aşk, karmaşık psikolojik kalıplara yol açan bir korku ve endişe kaynağı olabilir. Aşk ve ilişkiler etrafında dönen Filofobi, Gomofobi ve Sindirella/Andromeda Kompleksi kavramlarını keşfetmek insan duygularının çok yönlü doğasına ve başkalarıyla sağlıklı bağlantılar kurmanın ve sürdürmenin inceliklerine ışık tutacaktır. Bu üç psikolojik olgu birbirleriyle bağlantılı olup birbirlerini etkileyebilmelerine rağmen, bireysel özelliklerini ve kapsadıkları ilişki dinamiklerini anlamak önemlidir.
Filofobi: Aşk Korkusu
Yunanca "philos" (sevgi) ve "phobos" (korku) kelimelerinden türetilen filofobi, âşık olma veya romantik ilişkiler kurma konusunda yaşanılan yoğun ve mantıksız bir korkudur. Filofobisi olan insanlar genellikle kırılganlık, duygusal yakınlık ve aşkın getirebileceği potansiyel acıya dair derin korkular beslerler. Bu korku, geçmişteki travmatik deneyimler, olumsuz ilişki kalıpları ve aşkı riskli bir çaba olarak gösteren toplumsal etkiler gibi çeşitli faktörlere dayanabilir.
Filofobinin nedenleri:
Aşık olma korkusunun birçok potansiyel nedeni vardır:
Geçmiş tecrübeler: Travmatik geçmiş ilişkiler, âşık olma korkusunun gelişmesine katkıda bulunabilir. Sadakatsizlik, ihanet ya da kalp kırıklığı romantik ilişkilerden uzak durmaya neden olabilir. Ebeveyn ilişkileri ve yakın arkadaşlıklar gibi diğer ilişki türleri de kişinin bu korkusunu besleyebilir.
Kültürel deneyimler: Bazı kültürlerde, belirli koşullar altında genç yaşta evlenmek için daha fazla baskı vardır. Bu geleneksel deneyimi yaşamak isteyen kişi filofobi yaşayabilir.
Reddedilme korkusu: Kişinin kendisini ortaya koyması korkutucu olabilir. Çalışmalar, reddedilmenin vücutta fiziksel acıya benzer sonuçlara sahip olabileceğini göstermektedir. Çoğu insan reddedilmenin üstesinden gelebilir, ancak birkaç acı verici reddedilme yaşandıysa kişi bir başkasının korkusunu üstlenebilir (WebMd, 2021).
Filofobinin Belirtileri:
Kaçınma davranışı: Filofobisi olan bireyler, kendilerini olası bir gönül yarasından korumak için romantik durumlardan ve duygusal yakınlıklardan kaçınma eğilimindedirler.
Anksiyete ve panik: Aşk veya romantik bir ilişki içinde olma düşüncesi filofobisi olan kişilerde yoğun kaygı veya panik ataklara neden olabilir.
Duygusal uzaklaşma: Kişi potansiyel bir eş ile duygusal mesafeyi korumak için duygusal uyuşukluk veya kopukluk yaşayabilir.
Güven Sorunları: Filofobi yaşayan kişi genellikle başkalarına güvenmez, yoğun bir ihanet veya terk edilme korkusu yaşar.
Kalıcı veya daha aşırı filofobi vakaları olan kişilerde depresyon, kaygı bozukluğu, madde bağımlılığı ve intihar düşüncesi gibi riskler artabilir. Aşk korkusuyla yaşamanın bir sonucu olarak, kişi diğer insanlarla istikrarlı ve uzun süreli ilişkiler sürdürmekte güçlük çekebilir. Filofobisi olan kişiler potansiyel romantik partnerlerinden uzak hissedebilir ve hatta onlardan korkabilirler. Bazı durumlarda, filofobi erkeklerde iktidarsızlığa yol açma potansiyeline sahiptir. Bazı insanlar, bağımsız olmaları gerektiğini bir ebeveynden öğrenmiş oldukları için sevgiye ihtiyaç duydukları için kendilerini suçlu hissedebilirler (Caporuscio, 2020).
Gomofobi: Evlilik Korkusu
İnsanoğlunun var olmasından bu yana varlığını koruyan bazı olgular vardır. Evlilik kurumu insanlığın başlangıcından bu yana değişik şekillerde ve formlarda olsa da toplumun yapıtaşı olarak kabul edilen ciddi ve önemli bir kurumdur. İnsanlar bir şekilde sevdikleri, değer verdikleri veya hayatlarına ortak etmek istedikleri kişilerle bu yola girmeyi bir şekilde tercih etmektedirler. Evlilik bir tür hayat arkadaşlığı, bir şeyler paylaşmak, ortak hayaller, amaçlar edinmenin bir yoludur. Ancak bazı faktörler insanların evlilikle ilgili yanlış̧ inanışlara sahip olmasına sebep olabilmekte ve evliliğin geleceğiyle ilgili kaygı seviyesini artırabilmektedir. (Payat ve Öksüz, 2022)
Yunanca evlilik anlamına gelen “gamos” ve korku anlamına gelen “phobos” kelimelerinin türetilmesiyle oluşan “gomofobi” yani evlilik korkusu aynı zamanda bir tür bağlanma korkusudur. Kişinin yakın çevresinde gözlemlediği ya da kendi büyüdüğü aile ortamındaki kötü deneyimlerden yola çıkarak geliştirdiği bir korkudur.
Gomofobi, özellikle “evlilik” korkusu veya onunla ilişkili “bağlılık” etrafında döner. Filofobi, daha geniş bir aşk ve ilişkiler korkusunu kapsarken gomofobi, ömür boyu sürecek bir ortaklığa girme endişesine odaklanır. Gomofobisi olan kişiler kaygı, panik atak ve evlilik fikrine karşı derin bir tiksinti yaşayabilirler. Bu korku, bağlılık korkusu, kişisel özgürlüğün kaybıyla ilgili endişeler veya kişinin çevresinde başarısız evliliklere tanık olması gibi çeşitli faktörlerden etkilenebilir.
Gomofobinin Belirtileri:
Uzun vadeli taahhütlerden kaçınma: Gomofobisi olan kişiler, evlilik korkuları nedeniyle uzun vadeli ilişkilerden kaçınabilirler.
Evliliğe ilişkin olumsuz inançlar: Kişiler evliliği bir tuzak veya kişisel gelişimi engelleyen bir kurum olarak algılamak gibi olumsuz inançlara sahip olabilirler.
Bağımsızlığı kaybetme korkusu: Gomofobi, kararlı bir ortaklık içinde bireysel özgürlüğü ve özerkliği kaybetme korkusuyla ilişkilendirilebilir.
Gomofobinin Sebepleri:
Evlilik korkusunun birçok sebebi olabilir. Evlilik öncesinde, yapılan isteme, nişan vb. geleneksel uygulamaların kişiyi strese sokması, ailelerin arasında kalırım endişesi ve evliliğin aşkı öldüreceğine dair oluşan negatif inançlar evlilik hazırlığı sırasında korkuların oluşmasına yol açmaktadır. Bireyin evlilikle ilgili bilinçaltında yatan kaygılar da bu korkuya yol açabilir. Evliliği iyi gitmeyen bir ailede büyümek, çekişmeli bir boşanma dönemine tanık olmak, kötü deneyimlenen romantik ilişkiler ya da evlilikler kişinin evlilik korkusu yaşamasına zemin hazırlamaktadır. Özellikle kişi deneyimlediği ilişkilerde kaybetme korkusu yaşadıysa bu durum evlilik korkusunu pekiştirmektedir. Mükemmeliyetçi bir kişilik yapısına sahip olmak da evliliğe dair korkuları tetiklemektedir. Narsisistik kişilik yapısına sahip olan bireyin kendisine kimseyi layık görememesi, evlenecek olan kişinin antisosyal ya da asosyal kişilik özelliklerine sahip olması ve özgüven eksikliği evlilik korkusunu oluşturan sebepler arasındadır. Erkekler açısından bakılınca erkek arkadaş çevresinden kopmak, sorumluluk almaktan kaçınmak, kendini evliliğe hazır hissetmemek ve çocuk sorumluluğuna hazır olmamak gibi nedenlerle evlilik korkusu yaşayabilir. Kadınlarda evlenince bağımsızlığını kaybedeceği ve kariyer hayatının engelleneceği düşüncesi bu fobinin oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Kadınlarda evlilik korkusunu tetikleyen bir diğer etken evlilikte yaşanabilen ilk gece korkusudur. (Buharalı, 2023)
Sindirella/Andromeda Kompleksi: Gerçekçi Olmayan İlişki Beklentileri
Sindirella Kompleksi, genellikle kültürel ve toplumsal faktörlerden etkilenen bir dizi gerçekçi olmayan ilişki beklentisini ifade eder. Adını bir prensin kendisini kurtarmasını ve mükemmel bir yaşam sunmasını bekleyen pasif bir birey olarak tasvir edilen masal karakteri Sindirella’dan alır. Akkaya’ya (2020) göre “Sindirella Kompleksi” ya da görece daha eski isimlendirilmesiyle “Andromeda Kompleksi” en genel anlamda, “bilinçli veya bilinçsiz olarak kurtarıcı bekleme durumu” olarak ifade edilebilir. Kompleksi, dışa bağımlı olmayı içselleştiren ve bu nedenle de bağımsız olmaktan çekinen kadınların içinde bulundukları ruhsal durum olarak tanımlamak da mümkündür. 1981 yılında kaleme aldığı bir kitapla Sindirella Kompleksi’ne popülerlik kazandıran Dowling’e (1981) göre bu kompleks; kişisel, ruhsal bağımlılığın (başka bir deyişle de başkalarının bakımı ve gözetimine yönelik kuvvetli isteğin) çağdaş kadını engelleyen temel gücü teşkil etmektedir. Yazara göre, büyük ölçüde bastırılmış tutum ve korkulardan oluşan bu temel güç, kadını akıl ve yaratıcılık yeteneğini etkin kullanmaktan alıkoymaktadır. Sindirella Kompleksi, mevcut koşullardan kurtulmak için herhangi bir çaba sarf etmeyen, bunun yerine kurtarıcı bekleyen ve o kurtarıcının bir gün geleceğine yönelik güçlü inançları olan kadınların yaşadıkları ruhsal bunalımlara işaret etmektedir. Bu bağlamda, kompleksi kısaca “bir kadının içinde bulunduğu olumsuz koşullardan kurtulmak için bir erkeğe ihtiyaç duyması” olarak tanımlamak mümkün görünmektedir. Sonuç olarak, bu kompleks kişisel gelişimi, kendini gerçekleştirmeyi ve sağlıklı ve eşit ortaklıklar kurma becerisini engelleyebilir.
Sindirella Kompleksi, 1980’li yıllarda popülerlik kazanana kadar çoğunlukla Andromeda Kompleksi olarak anılmıştır. Andromeda Kompleksi ismi eski bir Yunan mitoloji kahramanı olan Andromeda’dan gelmektedir. Andromeda, Etiyopya Kralı Cepheus ve Cassiopea’nın kızıdır. Kibirli bir kadın olan Cassiopea su perilerinden bile daha güzel olduğunu söyleyerek denizlerin tanrısı Poseidon’u kızdırmıştır. Poseidon intikamını almak için Etiyopya’ya bir ejder gönderir ve ondan ülkeyi yok etmesini ister. Kral çaresizlik içinde Zeus-Ammon tapınağının kâhinine gider ve ne yapması gerektiğini sorar. Kâhin, kızını kurban ederse ülkesinin kurtulacağını söyler. Halk da krala, kızı Andromeda’yı kurban etmesi konusunda baskı yapar. Kral bunu kabul etmeye mecbur kalır ve kızını bir kayaya zincirleyip ejderhanın gelmesini bekler. Andromeda kayada öylece bekler. O sırada kanatlı atı Pegasus’un sırtında göklerde uçan Perseus, Andromeda’yı görür ve onu kurtarır. Andromeda kendisini kurtaran Perseus’un hayatının aşkı olduğuna inanır, onunla evlenir ve çok mutlu olurlar (William ve Anthon’dan aktaran Akkaya, 2020). Görüldüğü üzere Andromeda, yaşadığı sorunları çözmek, bulunduğu zor şartlardan kurtulmak adına herhangi bir çaba sarf etmeyen, aksine her birini kabullenen, sabırla bekleyen bir kadındır. Bu kabulleniş, çaba sarf etmeme ve bekleme durumu Andromeda Kompleksi’nin temelini oluşturmaktadır. Andromeda Kompleksi’ne göre kadınlar karşılaştıkları zorlukları aşmaya çalışmak yerine bir kahramanın gelip kendilerini kurtaracağına, sabırla beklerlerse her şeyin yoluna gireceğine inanırlar.
Sindirella Kompleksinin Belirtileri:
Başkalarına Bağımlılık: Sindirella Kompleksi’ne sahip bireyler, başka birinin ihtiyaç ve arzularını yerine getireceğine inanarak duygusal veya finansal destek için başkalarına güvenme eğiliminde olabilirler.
İlişkilerde Pasif Rol: İlişkilerde pasif bir rol üstlenebilirler, başka birinin liderliği ele geçirmesini veya karar vermesini bekleyebilirler.
Gerçekçi Olmayan İlişki İdealleri: Sindirella Kompleksi, çoğu zaman her arzu ve beklentiyi karşılayan mükemmel bir eş arayarak gerçekçi olmayan aşk beklentilerine katkıda bulunabilir.
Kavramların birbirleriyle olan ilişkileri ve baş etme stratejileri:
Filofobi, Gomofobi ve Sindirella Kompleksi farklı kavramlar olsa da karmaşık şekillerde iç içe geçebilir ve birbirlerini etkileyebilirler. Örneğin, Sindirella Kompleksi, Gomofobi yani bağlılık korkusunu veya Filofobi yani aşkın gerektirdiği potansiyel acı ve kırılganlık korkusunu tetikleyen gerçekçi olmayan beklentilere katkıda bulunabilir. Bu karşılıklı bağlantılar, her bir olguyu, bireyin deneyimleri ve inançlarının daha geniş bağlamında ele almanın ve anlamanın önemini vurgulamaktadır. Bu korkuların ve beklentilerin sabit veya aşılmaz olmadığını kabul etmek önemlidir. Bireylerin bu karmaşık psikolojik kalıpları aşmasına ve üstesinden gelmesine yardımcı olabilecek bazı stratejiler şunlardır:
Kendini Keşfetme ve Farkındalık: Korkuların ve beklentilerin temel nedenlerini anlamak için iç gözlem yapmak. Aşk ve ilişkilere dair algıyı şekillendirmiş olabilecek geçmiş deneyimler, kültürel etkiler ve toplumsal baskılar üzerine farkındalığa sahip olmak ve korkuların var olmasına katkıda bulunan altta yatan travmaları veya olumsuz ilişki kalıplarını tanımak.
Kendini Sevme ve Bağımsızlık: Kendini sevmeyi, kendini kabul etmeyi ve kendine değer vermeyi geliştirmek. Kişisel tutkuları, hedefleri ve ilgi alanlarını besleyerek hayatın çeşitli yönlerinde bir bağımsızlık ve tatmin duygusu yaratmaya odaklanmak.
Gerçekçi Olmayan Beklentilere Meydan Okuma: Aşk ve ilişkiler hakkında var olan gerçekçi olmayan beklentilere meydan okumak. Mükemmelliğin var olmadığını ve ilişkilerin çaba, uzlaşma ve sürekli büyüme gerektirdiğini kabul etmek.
Kademeli Maruz Kalma: Korku veya rahatsızlık uyandıran durumlara kademeli olarak maruz kalmak. Yakınlarla bağları derinleştirmek veya kişisel gelişimi ve kendini keşfetmeyi teşvik eden faaliyetlerde bulunmak.
Destek Arayışı: Duyguları ve korkuları tartışmak için güvenli ve yargılayıcı olmayan bir alan sağlayabilecek, rehberlik, destek ve alternatif bakış açıları sunabilecek güvenilir arkadaşlara, aile üyelerine, terapistler veya danışmanlar gibi profesyonellere ulaşmak.
Psikoterapi: Bilişsel Davranışçı Terapi, psikoterapi veya kanıta dayalı diğer profesyonel yaklaşımlar olumsuz inançları yeniden çerçevelendirmeye, mantıksız düşüncelere meydan okumaya ve daha sağlıklı başa çıkma mekanizmaları geliştirmeye yardımcı olacağı için ilişkiyle ilgili konularda alanında uzman olan terapistlerden profesyonel yardım almak.
Sabır ve Öz-Şefkat: Kökleşmiş korkuların ve beklentilerin üstesinden gelmenin zaman ve sabır gerektirdiğini hatırlamak. Öz-şefkati benimsemek ve ilerlemenin hızına değil yönüne odaklanmak. İleriye doğru atılan en küçük adımları bile kutlamak, başarısızlık karşısında kendini suçlamamak.
İç içe geçmiş Filofobi, Gomofobi ve Sindirella/Andromeda Kompleksi kavramları, aşk ve ilişkilerin karmaşık ve çok yönlü doğasını vurgular. Bu psikolojik fenomenleri tanımak ve anlamak, romantik ilişkilere girme ve kalıcı ortaklıklar kurma söz konusu olduğunda bireylerin karşılaşabilecekleri karmaşıklıklar hakkında fikir edinmemize yardımcı olur. Destek arayarak ve gerçekçi olmayan inançlara meydan okuyarak, kişisel dönüşüm yolculuğumuza çıkmak mümkün. Sağlıklı sınırlar oluşturarak, kendini sevmeyi ve şefkat göstermeyi teşvik ederek başkalarıyla ve en önemlisi kendimizle daha sağlıklı ve tatmin edici bağlantılar kurabilir, aşk ve ilişkilerin karmaşıklıklarında daha etkin olarak korku ve beklentilerimizin üstesinden gelebiliriz.
Kl. Psk. Şehnaz Tuna
10 Temmuz 2023
Kaynakça:
- Akkaya, B. & Cemaloğlu, N. (Ed.). (2020). Sendromların Eğitim ve Yönetime Yansımaları: Mitolojiden Kurama. Sindirella Kompleksi. DOI: http://dx.doi.org/10.14527/9786257880350.06
- Buharalı, F. (2023). Evlilik korkusu. Antalya Psikiyatri sitesinden erişilen adres: https://www.antalyapsikiyatrist.com/makaleler/evlilik-korkusu
- Caporuscio, J. (2020). What is philophobia? Medical News Today sitesinden erişilen adres: https://www.medicalnewstoday.com/articles/philophobia
- Payat, Ş. & Öksüz, Y. (2022). Genç yetişkinlik çağındaki bireylerin evlilik kaygısı ile mutluluk korkusu arasındaki ilişkinin incelenmesi. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12 (2), 621-642. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/pub/kusbd/issue/71575/999417
- WebMd Editorial Contributors. (2021). What is philophobia? Erişim adresi: https://www.webmd.com/anxiety-panic/what-is-philophobia