Artık profesör onaylı bir vaka olduğum için günün birinde bir vukuat işleyip, sanık olacağım kesin. Resim de önden hazır olsun bari. Buyrun şimdi şöyle sağdan bir bakın bana. Yumuşak, güzel sayılabilecek bir yüz… Güzellik göreceli tabi ama yumuşak olduğu kesin. Soldan bakınca bambaşka biriyim, profilim neredeyse her daim asık suratlı bir cadınınki gibi. Çirkin de denebilir, hatta mide bulandırıcı. Bir insanın kendisinden midesinin bulanması ne fenadır bilir misiniz? Benim hep bulanır. Öyle zamanlarda kendimi yok etmek isterim… Denemişliğim de oldu. Başaramadım. Belki bir gün… Hadi şimdi şöyle dönüp bir de önden bakayım kendime dediğimde kocaman bir boşluk görüyorum. Çok derin, kapkaranlık… Siz görebiliyor musunuz boşluğu? Göremediniz değil mi? Göremezsiniz tabii. Çünkü boşluk görülmez. Ancak hissedilir. Ben neredeyse kendimi bildim bileli hissediyorum o boşluğu. Öyle kuvvetli ki, benim için artık görünür bile oldu. Simsiyah kollarıyla sarıp sarmaladığında o kadar korkutucu olur ki o boşluk bu sefer de korkudan yok olmak isterim. Dünyada benden bir adet eksik olsun ne fark eder ki?
Adımın ne olduğunun tabii ki önemi var. Benim adım Gülen… Doktorumun dediğine göre tipik bir borderline vakasıymışım. Borderline, ne de havalı bir kelime! Sınırda olmak her zaman iyidir. Net! Lunaparklardaki hız trenine bindiniz mi hiç? Öyle bir adrenalin salgısı olur ki içinde, her şeye gücünün yettiğini hissedersin. Benim öyle oluyor. Az önce tarifsiz bir enerji ile uyandım mesela. Saat 6.30 ve içim içime sığmıyor. Tüm dünyayı omzuma yükleyip taşıyabilecek kadar gücüm var. Aslında daha uyuyabilirdim ama uykuda zaman geçirmek düpedüz aptallık. Müziğin sesini sonuna kadar açtım. Sabahın bu saatinde dans ettiniz mi siz hiç? Ben ederim. Enerjimi dengelemenin en iyi yolu. Birazdan spora gideceğim. Uzun süredir bu kadar iyi hissetmemiştim. Ceren’i de göreceğim bugün. Onu ölesiye seviyorum. Geçen gün vitrinde görüp beğendiğimiz çantayı alıp sürpriz yapacağım ona. Sonra yemeğe de gideriz beraber. O dünyanın en harika arkadaşı. Ne kadar şanslıyım!
Geçin benim adımı. Adımdan kime ne? Doktorumun dediğine göre tipik bir borderline vakasıymışım. Ceren’den nefret ediyorum. Şimdi ölüm haberini alsam bir gram üzülmem. Bencil. Kötü niyetli biri o. Ona verdiğim değeri anlamayacak kadar salak üstelik. Çantayı verdiğim zaman attığı bakışı hiç unutmayacağım. Beğenmediği o kadar belliydi ki. Halbuki o gün vitrinden gözlerini ayıramamıştı. Madem beğenmedin neden beğenmiş gibi yapıyorsun? İki yüzlü şeytan! Beni düpedüz enayi yerine koyuyor. Ne iyi yaptım çantanın sapını koparıp yüzüne fırlatarak. Bir daha da asla görüşmeyeceğim. Sabahtan beri arayıp duruyor. Gurursuz. Bir düşse yakamdan da rahat etsem. Benim ona hiç ihtiyacım yok. Ona gelene kadar tonla arkadaşım var. Bu dünyada hiçbir şey gerçek değil zaten. Arkadaşlıklar da. Onlar da kim bilir ne menfaat peşindeler. O kadar hakaret ettim halen rahatlayamadım. Yalnız kalmak istiyorum. İçimde kötü bir his var. Yalnız kalmak istiyorum dedim ama çok da yalnız hissediyorum. Doktorun verdiği ilaçları almayacağım. Onlar uyuşturacak beni biliyorum. O kimyasalları yutacağıma kendi kendimi uyuştururum daha iyi. Sek votka şu an en iyi çözüm. Bayılana kadar içeceğim bugün…
Benim adım Gülen. Doktorumun dediğine göre tipik bir borderline vakasıymışım. Bazı günler gerçekten de adımın hakkını sonuna kadar verdiğimi düşünüyorum. Bugün onlardan biri. Gözümü açtığımdan beri sebepsiz bir mutluluk var içimde. Sürekli gülüyorum. Ben böyle iyi hissedince hep iyi şeyler olur. Bugün de oldu. Annem aradı. Günlerdir konuşmuyorduk. Daha doğrusu ona çok kızgın olduğum için telefonlarını açmıyordum. Bugün ekranda adını gördüğümde içimi aniden ılık bir his kapladı ve hemen cevapladım. Çok güzel konuştuk. Bana kızmadığını söyledi. Affetmiş. Beni çok sevdiğini, onun vazgeçilmezi olduğumu söyledi. Öyle iyi hissettim ki annemi kapadıktan sonra hemen Ceren’i aradım. Geçen gün söylediklerim ve yaptıklarım için ondan defalarca özür diledim. O da affetti. Çok üzülmüş ama yine de affettiğini söyledi. Demek o da beni annem kadar seviyor. Böyle sevilmek ne kadar iyi. Bazen düşünüyorum da bu dünyada sevgi olmazsa her şey ne kadar sıkıcı ve çekilmez olur. Erkan’ı da aramalıyım hemen. Onunla biran evvel buluşmak ve sabaha kadar sevişmek istiyorum… İçimdeki tüm sevgiyi, tüm güzel enerjiyi onunla paylaşmayı çok seviyorum. Sevgi paylaştıkça çoğalıyor çünkü.
Adımı sonsuza kadar unutmak istediğim günlerden biri… Doktorumun dediğine göre tipik bir borderline vakasıymışım. Tek bir hareketle avuç içinde buruşturulup çöpe atılan kâğıt parçasından daha değersiz hissediyorum kendimi. İçimdeki bu tarifsiz boşlukla neye değer katabilirdim ki zaten? Dün geceden bölük pörçük hatırladıklarım Erkan’ın elinden zorla alıp kafama diktiğim viski şişesinden boğazıma akan son damlanın yakıcılığı… Sonra şişenin elimde kalan kırık parçaları… Ve hastanenin acil servisi… Ruhum öyle acıyor ki kolumdaki kesiklerin yangısını hissetmiyorum bile. Erkan’ın bakışını hatırladım şimdi. Bana sevgiyle baktığı zamanlardaki ışıltısından eser kalmamış mat yeşil, iki bilyeden ibaret gözleri... Bir anda annemi düşünmeyip bileklerimi iyice derinden kesseydim şimdi hafızamda beliren son görüntü Erkan’ın hayal kırıklığıyla karışık, acıma dolu bakışı olmayacaktı. Bu dünyayı 27 yıl boyunca gereksiz yere işgal eden bedenimle beraber hafızam da yok olacaktı. Ve işte o zaman yaşadığım müddetçe içimde büyüyen boşluğun ağırlığı da sonsuza dek uçup gidecekti. Hafifleyecektim.
Benim adım Gülen. Doktorumun dediğine göre tipik bir borderline vakasıymışım. İndirin beni bu hız treninden artık. Çok yoruldum…