"Sanat olmadan hayatın anlamı yok derler. Belki de şaka olmayan bir hayat fazla anlamlı olur."
Peter Derks, Professor Emeritus College of William and Mary
Şaka, doğası itibarıyla psikoloji biliminde insan davranışını tayin eden oldukça önemli olgulardan biri olsa da -Sigmund Freud’u kendi başına ayrı bir köşede tutarsak- psikoloji alanında bu olgu hakkında yapılan araştırmaların yoğunluğu önemiyle aynı oranda değildir. Şaka dinlemeyi ve yapmayı sevdiği bilinen Freud, literatüre kattığı “Espriler ve Bilinçdışı ile İlişkiler” (1960) kitabını bir şaka kitabından ziyade psikanalitik kurama katkı amacıyla yazmıştır. Freud’a göre şaka “anlam ve anlamsız” arasındaki çelişkinin önemli hale gelmesidir. Diğer bir deyişle, bir an için bize anlamlı gözüken bir şeyin bir anda tamamen anlamsız gözükmeye başlaması komik olma sürecini başlatır. Şaka yoluyla mantıken hiçbir anlamı olmadığını bildiğimiz bir söze anlam atfeder ve bunun içinde bir gerçeklik keşfederiz.
Her tür sosyal etkileşimde var olan bir insan aktivitesi olma özelliğiyle şaka, anlam itibarıyla ciddiyetle bağdaştırılmasa da aslında sosyal, duygusal ve bilimsel anlamda son derece “ciddi” bir fonksiyona sahip. Şaka yapmak ya da kahkaha atmak tek başına gerçekleştirilen bir davranışın sonucu olmadığı için bu özelliğiyle tamamen sosyal bir olgu. Bir aksiyon, bir söz ya da bir kelimenin şaka olabilmesi için tutarsız, beklenilmedik ve oyunbaz bir yapıya sahip olması gerekir. Evrimci teorisyenler Matthew Gervais ve David Wilson şakanın bu yapısını “ciddi olmayan sosyal tutarsızlık" olarak tanımlarlar (Gervais & Wilson’dan aktaran Martin, 2007).
İnsan olmanın ortak ve evrensel bir özelliği olan mizah kendini her kültürde farklı şekillerde göstermektedir. Dolayısıyla, mizah ve özellikle paylaşılan şakaların sosyal etkileşimdeki görevini belirleyen en temel unsurlarından biri içinde bulunulan kültür ve bu kültürün dayattığı kurallardır. Bir bebeğin ağlamayı takip eden ilk “sosyal iletişim/etkileşim aracı” kahkahadır. Kahkahanın "doğuştan olma" özelliği sağır ve dilsiz doğan çocukların bile diğerlerinin kahkahalarını algılamamalarına rağmen kahkaha ile güldüklerinin rapor edilmesi yoluyla ispat edilmiştir (Provine’den aktaran Martin, 2007). İnsan ırkının haricinde gülen ve hatta bir noktaya kadar şakamsı hareketler sergileyen bir diğer hayvan grubu şempanze ve maymunlardır. İşaret diliyle iletişim kurma eğitimi alan şempanze ve gorillerin hafifçe tokmaklama, esprili saldırılar, saçma ve uygunsuz kelimeler kullanımı yoluyla dili, şakayı andıran oyuncu bir şekilde kullandıkları görülmüştür (Gamble, 2008).
“Mizahın Psikolojisi” adlı eserinde Rod A. Martin yaratıcılık özelliği baskın olan şaka olgusunu bilişsel bir oyuna benzetiyor. Şaka yaptığımız zaman dil ve fikirlerle (şemalar, diyaloglar) tıpkı çocukların (ve yetişkinlerin) objelerle oynadığı gibi onları farklı şekilde kullanma yollarını araştırarak ve bu yeni uygulamalardan keyif alarak oynarız. Sıradan bir sopa bir çocuk için uçak, insan ya da tüfek yerine geçerek birden fazla şemayı harekete geçirebilir. Mizahın tutarsızlığı olgusunda da fikirlerle oynandığında kelime ve kavramlar normalde ilintili olmadıkları şemaları aktive edecek şekilde şaşırtıcı, alışılmadık ve tutarsız biçimde kullanılırlar.
Şakaya tepki sadece bilişsel değil duygusal olarak da meydana gelir. Tüm psikolojik olgularda olduğu gibi mizah da beyin ve sinir sisteminde yer alan bir takım kompleks biyolojik süreçlere bağlı gelişmektedir. Şakanın en önemli karakteristik unsurlarından biri olan tutarsızlığın (uyumsuzluğun) görsel ve işitsel olarak algılanması, dilin anlaşılması ve mantıksal çıkarımların yapılabilmesi için beyindeki serebral kortekste yer alan sistemlerin devreye girmesi gerekir. Şaka algılandığında bu bilişsel süreçler neşe ve eğlence hislerine bağlı duygusal sistemleri uyarır. Bu uyarı beynin prefrontal korteksi ve limbik sistemini devreye sokar. Devamında salgılanan biyokimyasal moleküller otonomi sinir sistemi ve iç salgı bezleri sistemi aracılığıyla beyinde ve tüm vücutta daha fazla değişime yol açar. Yani espri içeren bir uyaranla karşı karşıya kalmak maruz kalan kişide olumlu duygulanıma ve ruh halinde pozitif yönde artış yaratır. Örneğin, komik karikatürler gösterilen bireylerin beyin görüntüleme deneylerinde beynin limbik sisteminde yer alan ödül ağının (yemek yeme, cinsellik ve güzel müzik dinleme gibi keyif veren aktivitelerle bağlantılı olan ağ) aktive edildiği görülmüştür. Hatta karikatür ne kadar komikse aktivasyonun o ölçüde kuvvetli olduğu tespit edilmiştir (Mobbs ve diğ.den aktaran Martin, 2007).
Şakanın kognitif (bilişsel) psikoloji açısından araştırıldığı konuların başında bir şakayı yapabilmek için ne tür bir zihinsel sürecin meydana geldiği gelir. Şakayı yaratmak ya da kavramak için zekâ gerekli midir?
Şaka yapabilmek için çevremizden ve hafızamızdan gelen bilgileri işleyebilmek, kelime, aksiyon ya da fikirlerle yaratıcı bir şekilde oynayabilmek ve bu şekilde başkaları tarafından komik algılanan söylem ve aksiyonlar yaratabilmek gerekir. Bir şakayı algılamak içinse gözümüzle gördüğümüz ya da kulağımızla duyduğumuz bir bilgiyi içimize alarak anlamını işlemek ve bunu çok da ciddi olmayan, oyun içeren ve esprili bir olgu olarak değerlendirebilmemiz gerekir. Yapılan bir şakayı anlayabilmek için dile vakıf olmak her zaman yeterli değil. Bir dilde var olan çoklu anlamları yakalayabilme konusunda da becerikli olmak gerekir. İşte bu yüzden bazı anektodlar ve ebeveyn raporları karşıt kanıtlar sunsa da araştırmalar otizm ve Asperger sendromuna sahip bireylerin mizah anlama yetilerinde bozukluk olduğunu göstermektedir (Lyons & Fitzgerald, 2004). Yüksek fonksiyonlu otizmin hafif şiddetli bir türü olarak tanımlanan Asperger sendromuna sahip bireyler IQ testi gibi zeka ölçeklerinde genel olarak ortalama ya da ortalamanın üzerinde sonuçlar elde etmelerine, konuşma ve telaffuz konusunda zorluk çekmemelerine rağmen şaka, kelime oyunları, ironi ya da iğnelemeleri anlayamaz ya da anlamakta güçlük çekerler. Mizah ölçme birimini geliştiren araştırmacılar Gardner ve Brownell’e göre şakayı anlamada esnek düşünebilmek önemli (Gardner & Brownell’den aktaran McCormick, 2019). Kalıplaşmış ve sabit bir düşünce yapısına sahip olan ve tekdüzeliği muhafaza etmeyi seçen Asperger sendromlu bireyler resmin tamamını görmekte zorluk çektikleri için şaka üretmekte ve anlamakta sorun yaşıyorlar. McCormick’in Asperger tanısı alan ve almayan genç erkek ergenler üzerinde yaptığı araştırmada tanı alan gruptaki öğrencilerin tanı almayan yaşıtlarına kıyasla atipik (değişik/alışılmayan) bir şaka yapma ve algılama yöntemleri olduğu ortaya çıkmıştır. Asperger sendromlu gençlerin dolambaçsız sonla biten şakaları tercih ettikleri ve şaka üretiminde daha az organize ve basmakalıplıktan daha uzak oldukları görülmüştür. Bununla birlikte AS’na sahip gençlerin hem gülmek hem de güldürmek istedikleri fark edilmiştir. Dolayısıyla burada bir eksiklikten bahsetmekten ziyade farklılıktan bahsetmek daha doğru olacaktır. Duyguların algılanması, metaforlar ve mizah başarılı bir iletişim için hayati önem taşımaktadır. Asperger sendromlu bireyler averaj ve üstün zekaya sahip olmalarına karşın bu konudaki farklılıklarıyla etrafa uyum sağlayamadıkları için toplumdan soyutlanabilirler.
Otistik dahi Raymond Babbitt’in hikayesinin anlatıldığı, klasikler arasında kendine sağlam bir yer edinmiş, Oscar ödüllü “Yağmur Adam” filminde Raymond’ın kardeşi Charlie’yi canlandıran Tom Cruise’un repliğinin yer aldığı şu sahne otizm ve şaka algısı bozukluğu ilişkisini oldukça güzel anlatır:
Raymond endişelendiği zamanlarda klasik Abbot ve Costello komedi rutini olan “Birinci oyuncu kim?” kalıbını tekrar etmeye başlar. Raymond’ın hastalığının doğası hakkında fikri olmayan Charlie bu duruma açıklama getirmeye çalışarak konuyu örtbas etmek ister:
"Ray, bunu hiçbir zaman çözemeyeceksin. ‘Birinci oyuncu kim?’ bir bilmece değil. Bu bir şaka Ray, bir komedi. Ama sen yaptığın zaman komik olmuyorsun."
Tıpkı Asperger ve otizmde olduğu gibi sağ hemisfer lezyonlu hastalarda da mizahın algılanmasında sorun yaşandığı görülmüştür. İnme ya da diğer beyin hasarlarına bağlı olarak gelişen sağ hemisfer hasarı olan hastalar üzerinde yapılan klinik gözlemler sağ hemisferin mizahın işlenmesinde önemli bir rol oynadığını önermektedir. Bu kişiler de dil yetileri olmasına rağmen başka kişiler tarafından yapılan şakaları anlama konusunda başarısızlardır. Dilin sadece literal (düz) anlamlarını anlayabilirler, bu nedenle çoğu şakayı, metaforu, ironiyi ve alaycı söylemleri anlamakta başarısız olurlar. Mizahı anlamakta ve imayı algılamakta güçlük çektikleri için de “iletişimsel niyeti” algılamakta da zorlanmaktadırlar (Sabbagh’tan aktaran Cheang ve Pell, 2004).
"İki tip şaka vardır. Biri her zaman komik olmaya devam eder. Diğeri bir kere komiktir. İkincisinde sıkıcılaşır. Bu ikinci tip şaka. İlk seferinde nüktedansındır. İkincisinde moron olursun.”
Manuel "Mannie" Garcia O'Kelly-Davis
(R.A. Heinlein, Ay Zalim Bir Sevgilidir)
Şakanın insana özgü bir olgu olduğunu vurgulayan en başarılı eserlerden biri Heinlein’in “Ay Zalim Bir Sevgilidir” (2017) isimli bilimkurgu romanıdır. Ceza kolonisine dönüşmüş Ay’daki isyanın ve devrimin öyküsünü anlatan bu eserde ana karakterlere eşlik eden, bilinç kazanmış süper zekâ bir bilgisayar olan Mike isimli robotun sahip olduğu tüm donanımlarına rağmen sırf “insan” olmadığı için mizah duygusundan yoksun oluşunu görürüz:
“Mike bir sürü diplomaya sahip bir bebek. Elli bin ton buğdayı hasat etmek için ne kadar su, hangi kimyasallar ve ne kadar foto akış gerektiğini sor, sana nefes almadan cevabı versin. Ama bir şaka komik mi değil mi, onu söyleyemiyor. Bunlar onun duyup -okuyup- şaka diye işaretledikleri, o yüzden onları öyle dosyalamış. Ama onları anlamıyor, çünkü asla bir… bir insan olmamış. Bir süredir şaka üretmeye çalışıyor.”
Martin (2007), sosyal bir varlık olan insanın sosyalleşmesinde bu kadar önemi yer tutan şaka (mizah) olgusunun psikolojik fonksiyonlarını üç geniş kategoriye ayırıyor:
- Neşenin bilişsel ve sosyal faydaları: Olumsuz duygular aksine olumlu duygular yaşayan bir birey bilişsel yetenek ve sosyal davranışlarında ilerleme kaydediyor. Örneğin, bilişsel olarak çok daha esnek olabiliyor, yaratıcı problem çözmede çok daha yaratıcı olabiliyor, düşünce, planlama ve yargılamada daha etkili olabiliyor. Ayrıca neşe içeren pozitif duyguların ruhsal ve bedensel sağlığa da olumlu katkısı oluyor.
- Şakanın sosyal iletişim ve etkileşimde kullanımı: Mizahın kişilerarası ilişkide kullanımı sosyal bir amaca hizmet ediyor. Karşısındaki kişiyi eğlendirme amacı ile yapılan bir şakanın altında zekâsı ile diğerini etkileme, dikkat çekme onay ve prestij kazanma güdüsü var oluyor. Şaka kimi etkileşimlerde bir kalkan görevi de görebiliyor. Örneğin, kritik bir mesajı ham haliyle iletmektense şaka yolu ile aktarmak daha olumlu karşılanabiliyor. Bir grup içerisinde var olan normların kabulünde de şakanın rolü hayli önemli. Agresif espriler, dalga geçme, dokunaklı alay herhangi bir kişiyi bir gruptan ihraç etmede başvurulan etkili yöntemler oluyor. Eğer hedef ilişkileri kuvvetlendirmek, anlaşmazlıkları çözmek ve birlik sağlamak ise şaka bu amaçlarda kullanıldığı gibi diğer yandan eğer amaç aşağılamak, karşısındakini manipüle etmek ya da başkasını harcamak bedelinde kendi statüsünü inşa etmekse şaka bu hedefler için de kullanılabiliniyor. İşte bu da mizah ve şakanın en büyük paradoksu.
- Stresten arınma ve baş etme: Şakanın ve mizahın diğer bir fonksiyonu da hayatın zorlukları ve stresle baş etmedeki rolüdür. Var olan problemlere şaka yönlü yaklaşma sayesinde duruma yeniden bir değer biçildiğinden dolayı var olan zorluk ya da sıkıntıya bakış açısı daha az korkutucu bir hal alır. Duygular üzerindeki etkisini göz önüne aldığımızda şakanın duygusal bir regülatör görevini gördüğünü iddia etmek pek de yanlış olmaz. Bazen kişi kendi içinde bulunduğu olumsuz durumu sosyal ortamda dile getirirken espri patlatma ve kahkaha atma yoluyla dile getirir ki işte bu noktada mizahın tam anlamıyla bir baş etme mekanizması olarak kullanıldığını görmüş oluruz. Mizahın deşarj edici bu özelliği teorisyenler tarafından yıllar boyunca vurgulandığı gibi tüm şakaları tanımlayan en belirgin özelliklerden birinin deşarj etme olduğu iddia edilmiştir.
Tüm bu bilgilerin ışığında görüyoruz ki evrimsel süreç içerisinde şakanın ve mizahın bilişsel kullanımı zorluklar karşısında gösterilen dayanıklılık ve baş etme potansiyellerine katkıda bulunmuş ve bu katkı insanlığın hayatta kalmasını ve gelişmesini sağlamıştır. Bu da net bir şekilde gösteriyor ki bundan sonrasında da dünya döndükçe sosyal etkileşimin olduğu her an ve her yerde mizah da tüm boyutuyla var olacak; anlamsızlıktan doğurduğu nice anlamlarla insanoğlunun yaşamını renklendirmeye devam ederek…
KAYNAKÇA:
- Cheang, H.S, & Pell, M. D. (2004) A Study of Humour and Communicative Intention Following Right Hemisphere Stroke. Clinical Linguistics & Phonetics. doi: 10.1080/02699200500135684
- Freud, S. (1960). Jokes and Their Relation to the Unconscious. J. Strachey (Çev. ve Ed.). New York: W.W. Norton & Company. (ilk baskı. 1905).
- Gamble, J. (2008). Humor in Apes. International Journal of Human Research. doi: https://doi.org/10.1515/humr.14.2.163
- Heinlein, R. A. (2017). Ay Zalim Bir Sevgilidir. İstanbul: İthaki.
- Levinson, B. (Yönetmen). (1988) Rain Man [Film]. U.S.: MGM.
- Lyons, V. & Fitzgerald, M. (2004). Humor in Autism and Asperger Syndrome. Journal of Autism and Developmental Disorders, 34, 521-531.
- Martin, R. A. (2007). The Psychology of Humor: An Integrative Approach. London: Elsevier.
- McCormick, J. (2019). Asperger’s Syndrome and Humor. https://www.aane.org/aspergers-syndrome-humor/