“Her nasılsa acı, bir özverinin anlamı gibi,
bir anlam bulduğunda acı olmaktan çıkıyor.”
İnsanın Anlam Arayışı.
Viktor E. Frankl
İnsanlık tarihinin en acımasız olaylarından biri, hiç kuşkusuz, Nazi Almanyası rejimi ile onun müttefikleri ve işbirlikçileri tarafından Avrupa’daki altı milyon Yahudiye karşı devlet desteğiyle sistematik olarak gerçekleştirilen zulüm ve katliamları ifade eden “Holokost”tur. 1933–1945 yılları arasında kademeli olarak gelişen bir süreç olan Holokost’un temelinde Yahudi karşıtlığı yatıyordu. Yahudilere duyulan nefreti ya da önyargıları ifade eden Yahudi karşıtlığı, Nazi ideolojisinin temel görüşlerinden biriydi. Bu önyargılar, Avrupa genelinde de yaygın olarak görülüyordu. Nazi Almanyası’nın Yahudilere yaptığı zulüm yıllar içerisinde önü alınamaz bir şekilde artmış ve radikalleşmiştir. Bu radikalleşmenin sonucunda Nazi liderlerinin “Yahudi Sorununa Nihaî Çözüm” olarak adlandırdıkları bir plan ortaya çıkmıştır. “Nihaî Çözüm,” Avrupa’daki Yahudilerin örgütlü ve sistemli bir biçimde toplu olarak katledilmesidir. Nazi Almanyası rejimi, bu soykırımı 1941–1945 yılları arasında uygulamış ve altı milyon Yahudi toplu olarak katledilmiştir. Holokost sürecinde var olan ölümcül yaşam koşulları, acımasız kötü muameleler, silahla toplu katliamlar, gaz kullanarak katliam ve özel olarak tasarlanan öldürme merkezleri Avrupa’daki her üç Yahudiden yaklaşık ikisinin ölümüne yol açmıştır. (USHMM, 2022) Bu feci soykırımın ertesinde Holokost'tan sağ kurtulanlar arasındaki “ruhsal dayanıklılık” travmanın, psikolojik işleyişin ve ölüm oranının nesiller arası aktarımını inceleyen çalışmalarla birlikte kapsamlı bir araştırma konusu olmuştur. Bu çalışmaların bulguları dayanıklılık ve kırılganlık arasında karmaşık bir etkileşimi öne sürse de birçoğunun sonucunda Holokost’tan sağ kurtulanların belirli bir kırılganlıkla iç içe geçmiş genel bir dayanıklılık sergilediği gözlenmiştir.
Travma, trajedi, tehditler veya aile ve ilişki sorunları, ciddi sağlık sorunları veya işyeri ve finansal stres etkenleri gibi diğer önemli stres kaynakları da dahil olmak üzere kişinin olumsuzluklar karşısında sergilediği uyum sağlama sürecini temsil eden “dayanıklılık” olgusu Amerikan Psikoloji Derneği (t.y.) tarafından “Özellikle zihinsel, duygusal ve davranışsal esneklik ve dış ve iç taleplere uyum sağlama yoluyla zor veya zorlu yaşam deneyimlerine başarılı bir şekilde uyum sağlama süreci ve sonucu” olarak tanımlanmıştır.
Bu alanın önde gelen çalışmalarından biri Greene ve arkadaşları (2012) tarafından yürütülen “Üç Dalga Dirençlilik Araştırması”dır. Yazarlar bu çalışmada Richardson'un (2002) dayanıklılık meta teorisinin ve dayanıklılık araştırmasının Holokost'tan sağ kurtulanların deneyimlerine nasıl uygulanabileceğini keşfetmek için bireylerin, ailelerin ve toplulukların hayata nasıl olumlu bir bağlılık geliştirdiklerini ve travmaya uyum sağlamak, büyümek ve travmayı aşmak için neyin gerekli olduğunu önermek için Greene ve arkadaşları tarafından oluşturulan (2010) Holokost Hayatta Kalma Modeli’nin (HSM) verilerini kullanmışlardır.
Dayanıklılığı arttıran eğitimsel ve terapötik müdahalelerle sonuçlanan araştırmanın ilk dalgasında araştırmacılar, insanların zorlukların üstesinden gelmesini sağlayan özellikleri ve çevresel özellikleri, ikinci dalgada stres ve başa çıkma ile ilgili süreçleri araştırdılar. Üçüncü dalgada ise insanların olumsuz olayların ardından nasıl büyüdüğü ve dönüştüğü incelendi. Bu makalede yazarlar, “John Templeton Vakfı” tarafından finanse edilen “Holokost’tan Hayatta Kalanlar Arasında Bağışlama, Dayanıklılık ve Hayatta Kalma” adlı bir çalışmanın verilerini incelediler. Hayatta kalanların yaklaşık %65'i dayanıklılık özellikleri açısından yüksek puan aldı. Hayatta kalanların %78'i dirençli olduğu düşünülen süreçlere dahil oldu ve kendilerinin üstün olduklarını hissettiler veya Holokost'tan bu yana geçen yıllar içinde bir miras bırakmak ve topluma katkıda bulunmak da dahil olmak üzere büyümelerine ve değişmelerine yardımcı olacak davranışlarda bulunduklarını hissettiler. Yaşlılık döneminde hayatta kalanların geriye dönüp baktıklarında yaşam deneyimlerinde süreklilik gösterebildikleri görüldü. Bu çalışma kişilerin kırılganlık duygularını refah duygusuyla dengelemeyi başarmış olabileceklerini önermiştir. Hayatta kalan katılımcılar sıklıkla geçmiş olaylarla hesaplaşmanın ve şimdiki zamanda yaşamayı öğrenmenin hayatta kalmanın önemli bir yönü olduğunu belirterek şunları söylemişler:
“Pek çok zor zaman gördüğünüzde ve başınıza pek çok üzücü şey geldiğinde, başkalarına öğretmeye çalışırsınız ve onların da sizin deneyiminizden bir şeyler öğreneceklerini umarsınız. Ayrıca ailenizi kaybettiğinizde ailenin ve arkadaşların ne kadar önemli olduğunu anlarsınız. Hiçbir şey bundan daha önemli olamaz.”
“Tanrının benim için bir şeyi vardı. Ve size bu hikayeleri sırf Yahudi oldukları için ölen ailemin anısına anlatmak için yaşadım. Onlar hiç kimseye bir şey yapmadılar ve bu bana hiçbir zaman mantıklı gelmedi. Bunun durdurulmamış olması da hiçbir zaman mantıklı gelmeyecek. Eğer biri bir gün zarar görürse, bunu durduracağım.”
Bu çalışmanın sonuçları hayatta kalanların çoğunun, savaş sırasında ve sonrasında dayanıklılıklarına katkıda bulunan iyimserlik, yaratıcılık ve çalışkanlığı yansıtan özellikler sergilediğini göstermiştir. Savaşın ardından hayatta kalanlar, hayatlarını yeniden inşa etme, yeni kişilerarası ilişkiler kurma, başarılı bir şekilde istihdam edilme ve toplumsal kurumlara katkıda bulunma sürecinden geçtiklerini bildirmişlerdi. Son olarak, bu çalışmanın sonuçları Richardson'un (2002) meta-teorisinin temel varsayımını yansıtmaktadır; bu meta-teori şu şekildedir: "Dayanıklılık süreci yaşamı zenginleştiren bir modeldir, çünkü stres etkenleri ve değişim büyümeyi ve artan dayanıklılık niteliklerini veya koruyucu faktörlerin var olmasına yol açar.'' (Greene ve ark., 2012)
Shira ve arkadaşlarının (2010) Holokost sonrası dönemde sergilenen kırılganlık ve dayanıklılık üzerinde yaptıkları çalışmada, travma yaşayan insanların zorluklar karşısında hem kırılganlık hem de dayanıklılık sergilemelerinden dolayı, bu iki sürecin farklı işlevsel alanlarda birlikte ortaya çıktığı görülmüştür. Holokost'tan sağ kurtulan çocukların şaşırtıcı derecede esnek iyileşme ve uyum sağlama yeteneklerine ilişkin çeşitli raporlar bulunmaktadır (Dasberg’ten aktaran Shira ve ark., 2010). Bu dayanıklılık, genç yaştaki kişiliğin esnekliği, yetişkinlerden ziyade çoğunlukla çocuklara sağlanan telafi edici bakım ve otobiyografik hafızanın, travmatik yönleri daha sonraki bir aşamada oluşturulan kimlik ve yaşam öyküsüne entegre eden bilişsel şemasının henüz tam olarak gelişmemesi ile açıklanıyordu. Holokost'tan sağ kurtulan yaşlılar ise kümülatif zorluklarla farklı şekilde başa çıkabilmiş farklı işlevsel alanlardaki ek strese karşı hem kırılganlık hem de dayanıklılık sergilemişlerdir.
Yaşlı İsraillilerden oluşan iki ulusal örneklemi temsil eden yaşlılar grubunda yapılan bir diğer çalışma Holokost'un uzun vadeli etkilerini Shmotkin'in (2003) travma yaşayan yaşlı kişilerin esas olarak “fiziksel bir dayanıklılık ile birlikte belirli, esasen psikososyal bir kırılganlık” sergilediğini öne süren “dayanıklılık-hassasiyet” modelini incelemeyi ve doğrulamayı amaçladı. (Bu modele göre, travmadan kurtulan yaşlı kişiler genellikle genel bir dayanıklılık gösterirler çünkü bu dayanıklılık onların ilk etapta travmatik olaydan sonra hayatta kalmalarını ve daha sonra yaşamları boyunca iyileşmelerini ve rehabilitasyonlarını kolaylaştıran birçok işlevsel alanın temelini oluşturur.) (Shira ve ark., 2011)
Travmanın zararlı etkilerinden kurtulup yaşlılığa ulaşmış olanlar, dikkate değer bir biyopsikososyal yapıya sahip seçilmiş bir grubu temsil ederler (Shanan’dan aktaran Shira ve ark., 2011). Gerçekten de hayatta kalan genç-yaşlı kişiler yüksek düzeyde kırılganlık gösterirken, hayatta kalan yaşlılar (genellikle 75 yaş ve üzeri) nispeten yüksek düzeyde fiziksel ve psikolojik dayanıklılık sergilerler (Krause ve ark. ve Schnurr ve ark.’dan aktaran Shira ve ark., 2011). Bununla birlikte, Holokost'tan sağ kurtulanlar aynı zamanda belirli psikososyal belirteçler konusunda da daha fazla hassasiyet göstermişlerdir; yani daha fazla depresif belirtiler bildirerek ve boş zaman ve sosyal aktivitelere daha az katılımda bulunmuşlardır. Hayatta kalanların psikososyal hassasiyetleri, hayatta kalanlar arasında depresyon (Joffe ve ark.’dan aktaran Shira ve ark. 2011) ve sosyal destek (Kahana ve ark.’dan aktaran Shira ve ark., 2011) üzerine yapılan önceki çalışmalarla uyumludur. Bu kırılganlıklar muhtemelen hayattan keyif almanın zorluğunu ve çaresizlik duygusunu göstermektedir.
Çalışmanın bulguları genel olarak Shmotkin’in (2003) modelini desteklemektedir. Bu modele göre travmatize olmuş kişilerin ileri yaşlara, özellikle de yaşlı-yaşlılığa ulaşan büyük bir kısmı, hassas bir yaşam tarzını sürdürerek nispeten normal bir yaşam sürmeyi başardıkları sağlam bir hayatta kalma biçimi sunmakla beraber Holokost'tan sağ kurtulan yaşlılar, belirli kırılganlıkların yanı sıra genel bir dayanıklılık da göstermişlerdir. Yaşamın ileri dönemlerindeki bu sağlamlık, büyük ölçüde, daha zayıf hayatta kalanların çoktan ölmüş olması ve yaşlılığa kadar hayatta kalanların benzersiz biyopsikososyal yapıdaki grubu temsil etmesinden kaynaklanmaktadır.
Morgan ve ark. (2022) tarafından yürütülen çalışmada da Holokost’tan sağ kurtulan kişilerin anlatıları ve Holokost sırasında ve sonrasında dayanıklılık deneyimlerine ilişkin bakış açılarını keşfetmek için güçlü yönlerine dayalı yaklaşım kullanılmıştır ve uzun vadeli etkiler -normal yaşlanma zorluklarına ek olarak travma, kabuslar, aşırı tetikte olma, hayatta kalanların suçluluk duygusu ve kederi nedeniyle tetiklenmeye devam- ile ilgili çok sayıda bulguya ek olarak, Holokost'tan sağ kurtulanların önemli bir dayanıklılığa sahip oldukları tespit edilmiştir.
Holokost'tan sağ kurtulanların deneyimlerine ilişkin araştırmalar genellikle amaç ve umut hikayeleriyle karakterize edilmiştir. Victor E Frankl'ın belgelediği gibi, birçok toplama kampı mahkûmu yaşadıkları sefalet ve dehşete rağmen günlük yaşamda anlam bulabilmişlerdir. (Greene’den aktaran Morgan ve ark., 2022) Holokost'tan sağ kurtulanların dayanıklılığı, nispeten normal hayatlar yaşayabilme yetenekleriyle örneklendirilmiştir.
Holokost'un olumsuzluklarına verilen tepki türlerinden biri dayanıklılığı seçmekti. Morgan ve ark.’nın çalışmasındaki bir kadın katılımcı bunu şöyle tanımlar: “Biliyorsun bu bir nevi hayat tarzı. Demek istediğim o ki ne yapabileceğini ve ne yapamayacağını kabul ediyorsun. Sahip olduklarını ve sahip olmadıklarını kabul ediyorsun. Yani bu bir çeşit başa çıkma mekanizması gibi.” Başka bir kadın katılımcı ise şöyle ifade eder: “Bundan kurtulabildiysen her şeyden kurtulabilir ve daha iyisini yapabilirsin.” Üçüncü bir kadın katılımcı dayanıklılığını güçlü olmak olarak tanımlar: “Bu bir çeşit güç. Mahalledeki sinagogun yandığını veya yüzlerce insanın çığlık atıp bağırarak oradan oraya koşuşturduğunu görürken tek yapmam gereken kalabalığın içinde botlarım olmadan yürümek ve ‘peki okuluma gidiyorum ve okulum farklı olacak’ demekti. Gerçek buydu. Gerçek sadece okulun farklı olması değildi. Okul Kristallnacht’ta* yerle bir edilmişti. Bu fikre rağmen biliyorsunuz ki güçlü olmanız gerekiyordu ve bu ikilemi aşmanız gerektiğini gittiğimiz Yahudi okulunda öğrenmiştik.” Kurbanlar bu kamplarda sadece baskı yaşamadılar aynı zamanda bu tür baskıların üstesinden gelmek için kullanılan güçlü yönleri ve perspektifleri de fark ettiler. Bazı katılımcılar tarafından etkileyici bir şekilde konuşulan bir diğer ilginç dayanıklılık “yöntemi” ise şuydu: “Sadece şans sayesinde hayatta kalma fikri, hatta bu dayanıklılık bile şanstır.”
Holokost sırasında dayanıklılıkla ilgili literatür, hayatta kalanlar ve onların soyundan gelenler arasındaki dayanıklılık ve kırılganlık arasındaki etkileşimin incelikli bir anlayışını ortaya koymaktadır. Bu bulgular topluca, Holokost'tan sağ kurtulanlar arasındaki psikolojik, sosyal ve nesiller arası boyutları kapsayan dayanıklılığın çok yönlü doğasının altını çiziyor. Bu dayanıklılık hiç kuşkusuz insan ruhunun en hayal edilemeyecek zorluklara bile dayanma yeteneğinin bir kanıtı olsa da Holokost’tan sağ kurtulanların yaşadığı travma ve kaybın derin ve kalıcı etkileri olduğunu unutmamak önemlidir. Holokost sonrası birçok kişi hayatlarını yeniden inşa etmenin zorluğu ve bunların fiziksel ve zihinsel sağlıları üzerindeki etkisi de dahil olmak üzere bir sürü zorlukla karşı karşıya kaldı. Hayatta kalanların dayanıklılığını anlamak ve kabul etmek onların deneyimlerini onurlandırmanın ve Holokost’tan alınan derslerin asla unutulmamasını sağlamanın bir parçasıdır.
(*)Kristallnacht (Kristal Gece): 9–10 Kasım 1938 gecesi Nazi rejimi tarafından Nazi Almanyasında bir dizi Yahudi karşıtı şiddet olayı düzenlenmiştir. Bu olay, Kristallnachtya da “Kırık Camlar Gecesi” olarak bilinir. Bu ad, yaşanan şiddetin ardından sokaklarda kalan kırık vitrin camlarından gelmektedir. (Holokost Ansikolopedisi, 2022)
Kl. Psk. Şehnaz Tuna
30 Kasım 2023
KAYNAKÇA
- American Psychological Association. (t.y.). Resilience. https://www.apa.org/topics/resilience Erişim tarihi: 28 Kasım 2023
- Greene R.R, Hantman, S., Sharabi, A. & Cohen, H. (2012) Holocaust Survivors: Three Waves of Resilience Research. Journal of Evidence-Based Social Work, 9:5, 481-497, doi: 10.1080/10911359.2011.566797
- Morgan, M.L., Franco, V., Felix, E. & Ramirez, N.M. (2022). “And the Ones that Survived had Hope”: Resilience in Holocaust Survivors. Journal for Social Action in Counseling & Psychology, 14(2), 111-126. doi: 10.33043/JSACP.14.2.111-126
- Shrira, A., Palgi, Y., Ben-Ezra, M. & Shmotkin, D. (2010). Do Holocaust Survivors Show Increased Vulnerability or Resilience to post-Holocaust Cumulative Adversity? Journal of Traumatic Stress, Vol. 23, No. 3, pp. 367–375, doi: 10.1002/jts
- Shrira, A., Palgi, Y., Ben-Ezra, M. & Shmotkin, D. (2011) Functioning and Mortality of Holocaust Survivors: Physical Resilience and Psychosocial Vulnerabilities, Journal of Loss and Trauma, 16:1, 67-83, doi: 10.1080/15325024.2010.519297
- United States Holocaust Memorial Museum. (2022). “Holokost’a Giriş.” Holokost Ansiklopedisi. https://encyclopedia.ushmm.org/content/en/article/introduction-to-the-holocaust Erişim tarihi: 28 Kasım 2023
- United States Holocaust Memorial Museum. (2022). “Kristal Gece.” Holokost Ansiklopedisi. https://encyclopedia.ushmm.org/content/tr/article/the-night-of-broken-glass Erişim tarihi: 30 Kasım 2023