Bu sohbetlerde genelde hep bir şeyleri sorgularken bulurum kendimi. Öyle de bir özelliği vardır Ebru’nun… Yumuşak ses tonuyla öyle bir soru artar ki sohbetimizin ortasına, konuşur dururuz ondan sonra dakikalarca... İkimiz de çok yoğun çalıştığımız için genelde günü bitirdiğimiz zamanlarda olur bu sohbetlerimiz. Geçenlerde yine bir gece yarısı sosyal medya ile başlayıp özgüven ile devam eden uzun bir konuşmamız oldu sevgili genel yayın yönetmenimizle. Son dönemde danışanlarımın bazılarının sosyal medya hesaplarını kapattıklarından ve bu kararlarından bir hayli de mutlu olduklarından bahsettim Ebru’ya. Yine keyifli bir beyin fırtınası yaptık saatin nasıl geçtiğini fark etmeden. “Bu konuyu yazsan nasıl olur?” dedi Ebru. “Neden olmasın?” dedim ve oturdum klavyemin başına.
Sosyal medyanın, özellikle de Instagram’ın yükselişe geçtiği son birkaç senedir hayatımıza yeni bir “kıyas” süreci girdi: Instagram ve gerçek hayat… Kusursuz vücutlar, hiç bitmeyen tatiller, enfes yemekler, her daim eğlence ve muazzam bir zenginlik… Gönderilerinde böyle bir hayatı vurgulayan hesapları takip eden, takip etmese bile sayfaları kaydırırken bu görsellerle karşılaşan genç ya da yaşlı her yaş grubundan Instagram kullanıcısının ruh halinin pek de iyi olacağını söyleyemeyiz. Bu hesaplarda paylaşılanları görüp kendi yaşantısıyla karşılaştırdıkça bedeni, sosyal ortamı, gezdiği, gittiği, yediği, içtiği hakkında kendini yetersiz görüp gittikçe güvensiz ve kötü hissetmeye başlayan bir kişinin hayatından zevk almasını beklemek de pek mümkün değil… Gelin görün ki Instagram uygulamasının neredeyse bağımlılık yaratan özelliğini göz önünde bulundurursak izledikçe mutsuz olan, mutsuz oldukça izlemeye devam etmekten oluşan bir kısır döngünün kurbanı olmak hepimizin başına gelebilecek bir durum. Günümüzde Instagram’dan kaçınmak giderek daha zor bir hal almakta, bu yüzden çevrimiçi olarak izlemeye devam ettiğimiz bu görüntüler, sosyal medyanın yaygınlığı nedeniyle gittikçe daha zararlı bir hale gelmektedir.
Aslına bakarsanız çoğumuzun fotoğraflarda kendimizi daha iyi göstermek için belirli şekillerde poz veriyor olmamız sadece sosyal medyaya has bir davranış şekli değil. Neyse ki, bazı insanlar bu sorunları görmeye başladılar ve bu tarz Instagram fotoğraflarının perde arkasında devam eden sahtekarlığı ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Bu gerçeklikten yola çıkarak son dönemlerde yeni tarzda bir takım Instagram kullanıcı grubu ortaya çıktı. Bu farkındalığa sahip olan kişiler bazı duruş pozları ve belirli açı ve ışık ile çekilen resimlerin kişiyi olduğundan daha farklı gösterdiğini ispat etmeyi hedefleyerek hesaplarında “Instagram ve gerçek hayat” başlıklı gönderiler paylaşmaya başladılar. Fotoğraflardaki sahte görüntüler konusunda daha şeffaf olan bu gönderiler görünüşte 'mükemmel' olan kişilerin aslında gerçek hayatta asla böyle görünmediklerini göstermektedir. Bu tarz paylaşımların insanların sosyal medya kaynaklı güvensizlikleriyle başa çıkmalarında onlara yardımcı olduğu kesin. Ama bu kesinlikle yeterli değil. Doğallığımızı üçüncü şahıslar üzerinden takdir etmek bir noktada yeniden kendimizi diğerleriyle kıyaslama tuzağına düşmemize engel olmayacaktır. Öncelikle hiçbir koşulda kendimizi yalan görüntülerle dolu hesaplarla olumsuz bir şekilde karşılaştırmamalıyız. Sahte görüntülerden dolayı ulaşmaya çalıştığımız mükemmelliğin aslında var olmadığını fark etmemiz ve doğal halimizle de iyi ve kabul edilebilir olduğumuzu kabul etmemiz gerekir. Bedenimizi ve yaşantımızı “sahte gerçekler” doğrultusunda değiştirmeye çabalamaktansa mevcut enerjimizi sahip olduklarımıza şükretmek ve onları “gerçek gerçekler” ışığında iyileştirmeye kullanırsak elde edeceğimiz sonucun mutluluk getirme garantisi kaçınılmaz olacaktır.
Hadi ilk denemeyi hemen şimdi yapın! Eğer kullanıyorsanız, sosyal medyada var olan herhangi bir hesabınıza doğal bir fotoğrafınızı yükleyin. Ve sonra da sevin o halinizi. Görün bakın, çok iyi hissedeceksiniz…
Kl. Psk. Şehnaz Tuna
29 Kasım 2021