Geçmişten gelen ve gündelik yaşamda sıkça telaffuz ettiğimiz bu söylemlerin her biri aslında tek bir gerçeği vurguluyor: Düşüncelerimizin ürünü olan beklentilerimiz hayatımızı şekillendirmede tahmin edemeyeceğimiz kadar kuvvetli bir rol oynuyor.
Sosyoloji ve psikoloji alanlarında önemli bir yeri olan beklenti etkisi olgusunun kökeni mitolojik bir hikâyeye uzanıyor. Efsaneye göre Kıbrıslı heykeltıraş Pygmalion, çevresinde var olan kadınlardan pek haz etmez. Ona göre bu kadınlar cinsel ahlaktan yoksundur ve Pygmalion onlardan biriyle asla evlenmeyecektir. İşte bu sebepten o, kendi hayalindeki kadının heykelini yapmaya karar verir. Fildişinden yontarak yaptığı bu heykel öylesine güzel olmuştur ki Pygmalion kendi yarattığı bu heykel kadına âşık olduğunu fark eder. Ona güzel kıyafetler giydirir, hediyeler getirir ve hatta yatağına dahi alır. Bu aşk o derece önü alınmaz bir raddeye gelir ki Pygmalion çareyi Venüs’e yakarmakta bulur ve kendi yarattığı heykeline benzeyen bir sevgili diler tanrıçadan. Aşık heykeltıraşın sözlerine kayıtsız kalmayan Venüs yüce kudretini esirgemez ve Pygmalion’un fildişinden yonttuğu güzeller güzeli heykeli, ete bürünmüş, kanlı canlı, yaşayan bir kadın haline getirir. Galatea adını verdiği sevgilisiyle evlenen Pygmalion’un beklentisi gerçek olmuştur…
Beklentilerin gerçeği sağlamadaki rolünün son derece çarpıcı bir örneği olan “Sınıfta Pygmalion Etkisi” isimli klasik çalışmada öğrencilerin başarılarının öğretmenlerinin beklentisi yönünde geliştiği görülmüştür. Bu çalışmada IQ testinde aynı skoru almış öğrencilerden oluşan topluluk iki gruba ayrılır. Eğitmenlere verilen talimatta bu gruplardan birinin yüksek seviyede IQ skoruna sahip olduğu bilgisi paylaşılır. Eğitim sürecinin sonunda yüksek skora sahip olduğu bilgisi verilen grup verilen final testinde gerçekten çok daha yüksek skor elde eder. Çalışmanın sonucuna göre yüksek zekaya sahip olduğu söylenilen öğrenciler eğitmenlerde beklentiyi arttırmış, bu beklenti öğrencilere yansımış ve otoriteden aldığı bu geri bildirim öğrencilerin yüksek performans sergilemesine yol açmıştır.
Pygmalion miti literatüre “kendini gerçekleştiren kehanet” olarak geçmiştir. Teoriye göre kişi herhangi bir olayın olacağına dair çok kuvvetli ve derin bir inanca sahip olup bu beklentisinin farkına vardığı anda tahmin ettiği olayın gerçekleşeceği durumları yaratan tarzda davranışlar geliştirir ve böylece olay ya da kehanet gerçekleşir. Kişilerarası etkileşimlerde sıkça rastlanılan bu duruma verilecek en iyi örneklerden biri pek de arkadaş canlısı olarak algılamadığımız bir kişiye mesafeli davranmamızdan dolayı kişinin bizden aldığı bu geribildirimle aynı şekilde bize mesafeli davranması sonucu gerçekten de arkadaş canlısı olmadığı yönündeki algımızın doğrulanmasıdır. Kaygı ya da depresyon yaşayan bir kişi kendi, çevresi ve geleceği hakkında tamamen olumsuz inançlara, dolayısıyla olumsuz bir düşünce şemasına sahiptir. Bu şema davranışlara da olumsuz bir yön verir ve bireyin olumsuzluklar girdabında dibe batması kaçınılmaz son olur. Ruhsal rahatsızlıkların tedavisinde etkin bir yöntem olan Bilişsel Davranışçı terapide sahip olunan düşünce hataları üzerinde çalışılır, kısır döngü kırılır ve nihayetinde kişinin düşünce yapısı olumsuz beklentilerden arındırılarak olumlu beklentiler yaratabilmeye ve bunlara inanmaya yönelik yeniden yapılandırılır. Bu tarz tedavilerde de amaç bir çeşit beklenti etkisi yaratmaktır.
2006 yılında yazdığı “Sır” (The Secret) kitabında savunduğu “Çekim Yasası” (Law of Attraction) olgusuyla milyarlarca insana ulaşan Rhonda Byrne de aslında yüzyıllardır var olan beklenti etkisini fanatik bir inançla yeniden gündeme getirerek yepyeni bir akımın öncüsü olmuştur. Byrne’ün bir doğa yasası olarak ortaya koyduğu Çekim Yasası’na göre inandığımız her şey eninde sonunda gerçekleşmektedir. Yasaya göre bu sistem üç kademede işler: İste, inan ve al… Bu bir yaratım yasasıdır ve Byrne’e göre bizler yaşamlarımızı düşüncelerimiz aracılığıyla ve çekim yasasıyla yaratıyoruz. Tıpkı Pygmalion etkisinde olduğu gibi üzerinde düşündüğümüz üzerimize çektiğimiz oluyor.
Gerçek hayatta bir heykelin canlanmasını beklemek pek akıl kârı olmasa da düşüncelerimizin göz ardı edilemeyecek boyutta kudrete sahip oldukları tartışılmaz bir gerçek. Güç zihnimizde! Üstelik hem bedelsiz hem de sınırı yok.
Kl. Psk. Şehnaz Tuna
27.06.2022