Adonis Kompleksi (Bebek Adonis’in miti), Androjen (Androgynos miti), Aşil Sendromu (Truva Savaşı kahramanı Akhielleus), Katarsis (Zeus’un sıfatlarından biri olan Catharsius), Ekhomimia, Ekhopraxia, Ekholalia (Yankıyı simgeleyen nymphe Echo), Elektra Kompleksi (Electra), Erotomania (Birleşmeyi ve üremeyi sağlayan Eros), Herakles Kompleksi (Kahraman Herakles), Hipnoz (Uyku tanrısı Hypnos), Lezbiyenlik (Lesbos Adası), Narsisizm (Yakışıklılığı ile nam salmış Narkissos), Nemfomani (Doğurganlık ve zariflik simgesi doğa perisi Nymphe), Oedipus Kompleksi (Bilmeden öz annesi ile evlenen Oedipus), Pandora’nın Kutusu (Pandora efsanesi), Fobi (Tanrı Phobos), Satyriasis (Cinsellikleriyle ön planda olan Satyrler), Thanatos (Ölüm tanrısı Thanatos) (Gürel ve Muter, 2007)
Amerikalı mitolojist Joseph Campbell’ın Bill Moyers ile yaptığı görüşmelerde ifade ettiği “Mitler insandaki ruhani potansiyelin metaforlarıdır ve bizim hayatımıza can veren güçlerle dünyadaki hayata can veren güçler aynıdır.” (Campbell ve Moyers, 1988) cümlesi de mitoloji ve psikoloji ilişkisini pekiştirecek niteliktedir.
Ruhsal hastalıklar arasında kelime anlamı “korku” ile birebir örtüşen Panik Bozukluk nöbet esnasında kişinin şiddetli ölüm ya da delirme korkusuna sahip olduğu durumdur. Yunan Mitolojisinde “ani korkuyu” ifade eden “panik” sözcüğünün yarı insan yarı keçi kılığındaki (Satyr) doğa tanrısı Pan’ın adından kaynaklandığı kuvvetli inanışlar arasındadır. Pan’ın kurduğu pusulardan aniden fırlayıp çıkıvermesi, flütünden çıkarttığı korkunç sesler toplulukların aklını başından almaya yeterdi. “O, Titanlar savaşında hayvan kabuğundan yapılma borusunu öttürerek o korkunç tanrısal yaratıkları bile dehşete düşürmüştü. Atinalılar, Marathon savaşında Pan’ın Persler üzerinde korku estirdiğine ve zafere onun sayesinde ulaştıklarına inanıyorlardı.” (Bayladı, 1999) Pan’ın Apollo ile girdiği iddiada onun çaldığı yedi borulu bu flütün Apollo’nun lirinden daha güçlü olduğuna karar veren Lydia kralı Midas için bu jüriliğin bedeli büyük olur. Nitekim seçimini Pan’ın çalgısından yana kullanan Midas, Apollo tarafından cezalandırılır. Cezası ise gün geçtikçe büyüyen, bir eşeğinkini andıran kocaman kulaklardır.
Sadece elleri ve kolları insana benzeyen, sakallı yüzü, tüylü bacakları ve keçi ayaklarıyla bir hilkat garibesini andırdığı için oldukça korkunç bir görünümle dünyaya gelen, dağların, çobanların ve hayvanların tanrısı Pan’ın anne ve babasının kim oldukları hakkında farklı görüşler mevcut. Anlatımların kiminde babasının Zeus olduğu ileri sürülse de en yaygın olan görüş Hermes ile nymphe Penelope ya da Dryops’un oğlu olduğudur. Dans eden, taştan taşa sıçrayan, tıpkı bir keçi gibi dağların en dik yamaçlarına tırmanan, coşku dolu ve şehvet düşkünü Pan aynı zamanda devamlı erekte olan organıyla bir türlü tatmin edilemeyen bir cinsel açlığa sahip olduğu için hem kadın hem de erkeğe arzu hisseder. Sürekli nymph (nemf/nimf/doğa perileri/kadın tanrılar) peşinde koşan bu gürültücü tanrının ısrarcılığı iki güzel perinin hazin sonuna yol açmıştır.
Elinden düşürmediği çalgısı Syrinks’e adını veren peri kızı Syrinks’i elde etmeyi kafasına koyan Pan onun peşine düşer: “Syrinks gitgide yaklaşan Pan’ın keçi soluğunu ensesinde duyunca akarsulardaki, çayırlar ve ağaçlardaki Nymphe kardeşlerine seslenip yalvardı bu şehvetten gözleri dönmüş keçi kılıklı tanrının eline geçmektense kendisini bir bitkiye çevirsinler diye. Yalvarışlarını daha bitirmemişti ki, Pan’ın güçlü ve kıllı kollarının kendisini kucakladığını hissetti. Ama bir başka şey daha hissetti bu arada: Gövdesinin incelip küçüldüğünü. Ağzından salyalar akarak zaferini kutlamaya çalışan Pan ise kızın körpe vücudu yerine bir kucak dolusu kamış tuttuğunu gördü kollarının arasında. Kızın yalvarmalarına dayanamayan öteki nympheler kardeşlerini kamışa dönüştürmüşlerdi. Pan, ‘Seni kaçırdım gerçi elimden ey Syrinks ama simgen hep benimle birlikte olacak!’ diyerek kamışlardan birisini yonttu ve bir kaval yaptı kendisine.” (Bayladı, 1999).
Reddedilmekten bıkmayan Pan asla vazgeçmiyordu. Doğadaki her sesi taklit etme kabiliyetiyle ünlü nymph Echo’nun da peşinden koşan Pan bir kez daha reddedilir. Çünkü Echo, Narkissos’a aşıktır. Reddedilmenin yanı sıra Echo’nun müzikal yeteneklerini de kıskanan Pan öyle öfkelenmiştir ki tanrısı olduğu çobanları kaçınılmaz bir deliliğe sürükler. Akıllarını yitiren çobanlar periyi yakalar ve onu lime lime ederler. Paniğe kurban giden bu ses perisinin bedeninden kalan ve halen şarkı mırıldayan parçalar yeryüzünün gizli köşelerine gömülür.
Çobanların tanrısı Pan, “ortada hiçbir sebep yokken sürülerin ya da savaştaki adamların bir anda izdiham içinde çılgınca kaçışmalarına yol açan paniği getirendir.” (Waterfield ve Waterfield, 2011) Paniği getiren Pan’la özdeşleşen davranışlardan bir diğeri de güzel perilerin aniden karşısına çıkarak onları korkutmak ve akabinde yarattığı bu korkudan dolayı eğlenmekti. Hatta öyle ki Pan’a karşı duyulan bu korkunun bir adı bile vardı: “Pan’ın en büyük eğlencesi Satryler gibi insanları korkutmakmış. Beklenmedik anlarda büyük gürültüler yaparak aniden ortaya çıkıyor, çevresindeki insanları panik içerisinde bırakıyormuş. Sarp dağlar, ıssız tepeler onun en sevdiği yerlermiş. Bazen dağların en sivri tepelerinde görünüyor, oradan çobanların otlattığı sürüleri gözlüyormuş. Hava kararmaya başladığında da bir dere kenarında flütünü çalıyor, o çaldıkça bütün kuşlar seslerini kesiyor ve onu dinliyorlarmış. Ayrıca nympheleri çevresinde toplayarak onları dans ettiriyor, hep birlikte eğleniyorlarmış. Soğuk kış günlerinde rüzgârın ve ağaçların sallanışından çıkan seslerin Pan’dan geldiğine inanılıyormuş. Pan’ın uyuduğu öğle saatlerinde çobanlar dikkatli davranarak onu uyandırmamak için gürültü yapmaktan kaçınıyorlarmış. Pan uyandırılacak olursa etrafta huzur bırakmaz, herkesi rahatsız eder, sürüleri kaçırırmış. Ve buna da o zamanlar ‘Pan Korkusu’ denirmiş.” (Yücel, 2013) Kontrol edilemeyen bu öfke ve panik ataklarının sebebini anlayamayan halka göre Pan, “izah edilmezin tanrısıydı.” (Comte, 2000)
Günümüzde Panik Bozukluğun kentsel yaşamla özdeşleşmiş (Stres, geçim derdi, dar yaşam alanları, yüzeysel ve sınırlı insan ilişkileri vb.) uyaranlarla sıkı ilişkide bulunduğunu varsayarsak Pan’ı kent kavramının karşıtı olan kırsal alanla sınırlamak bir ölçüde temsil ettiği anlamı da sınırlamak oluyor. Aslında Pan’ın mitolojide kelime anlamı “all” yani bütün demek. Bütünü temsil eden Pan’ın bedeni ile ilgili atfedilen simgesel anlamlar kırsal alanda yaşayan mitolojik bir varlık için bir hayli iddialı: “Boynuzları güneş ışınlarıymış örneğin. Derisinin canlı renkleri göğün parıltısını gösteriyormuş. Karın bölgesindeki yıldızsı keçi postu gök kubbenin yıldızlarıymış. Dimdik kıllarla kaplı bacak ve ayaklarıysa toprağı, ağaçları ve bitkileriyle dünyanın alt bölümünü simgelemekteymişler.” (Bayladı, 1999) O halde, dağlarda ve kuytularda yaşayan gürültücü, cinsellik düşkünü Pan’ın kırsaldan kente geçiş yaparak günümüz uyaranlarıyla buluştuğu ortak paydada iş birliği yapması ve bu şekilde kentselleşen bir Pan haline geldiğini kabul etmek kaydıyla mitolojinin bu efsanesini günümüze uyarlamak pek de zor değil; üstelik son derece sembolik. Peki, nedir bu ortak paydalar ve Pan mitindeki olası karşılıkları?
- Kent yaşamının getirisi sayısız gürültü kaynağı – çoğu zaman bir veya birkaçı aynı anda duyulan (Uzun uzun basılan korna, farklı telden ve tondan çalan, sözleri bile anlaşılmayan şarkılar, türküler, bağırarak edilen kavgalar, çocuk çığlıkları/Pan’ın yedi borulu flütünden çıkan korkutucu ses,
- Kentin caddelerinde güruh halinde yürüyen robot insan sürüsü/Pan’ın kollayıp gözettiği çoban toplulukları, hayvan sürüleri,
- Gelişigüzel yaşanan cinsellik, cinselliğe bağlı şiddet eylemleri/Cinsel organı sürekli kalkık olan Pan’ın nymphelerden ve genç oğlan çobanlardan şansı olmazsa kendi kendini tatmine gidecek boyutta kontrol edemediği şehveti,
- Dar ve kapalı yaşam alanları/Pan’ın saklandığı kovuklar, mağaralar (undrokharês),
- Belirsizlik/Pan’ın aynı bedende barındırdığı hem hayvan hem insan kimliğiyle doğası gereği belirsiz bir niteliğe sahip olması,
- Kaçınma davranışları/Pan’dan ve yarattığı panikten korkup kaçanlar.
Yaşam yeri çoğunlukla kırlara ve dağlara atfedilen Pan aslında şehre çok da uzak değil. “O doğa tanrısı olsa da şehirde de kutsal yerleri vardı. Megalopolis’te baş Tanrılar arasındaydı ve Olympia’da ona üç tane sunak adandı. Ayrıca Atina’da Marathon zaferinde rol aldığı için onurlandırıldı.” (Comte, 2000) Pan’ın kente yatkınlığı başka kaynaklarca da tahkim edilmiştir. “Buna karşın Pan-kent karşıtlığını çok keskin bir karşıtlık olarak algılamamak ve tanrıyı ‘inlerin’ içine atmamak gerekir. Bazı kentler, özellikle Peloponnesos’takiler Pan’a tapınak inşa etmişlerdir. Hatta kent içinde ve tapınaklarda Pan’ın tasvirlerine yer vermişler ve ona önemli görevler yüklemişlerdir. Bütün bunların kanıtı olarak üstlerinde Pan’ın tasvirlerinin yer aldığı paralar gösterilebilir. (Bonnefoy, 1981)
Mitolojinin Pan mitine Pan-kent çerçevesinden bakıldığında kentli insanın kaygı ve panikten uzaklaşmak uğruna şehirden kırsala kaçma hayali her ne kadar anlamlı gelmese de Bonnefoy’un iddia ettiği gibi “hiçbir dönüşüm ya da değişiklik Pan’ın kişiliğinin baskın yönünü, Pan’ı köy ve kır dünyasına bağlayan ve Pan mitini doğduğu günden modern zamanlara taşıyan bu temel özelliğini silemez.”
Yunan ayinlerinde yüzyıllardır yer alan kusursuz bir kır tanrısıdır o!
KAYNAKÇA:
- Bayladı, D. (1999). Mitoloji. Tanrıların Öyküsü. İstanbul: Say.
- Bonnefoy, Y. (1981). Antik Dünya ve Geleneksel Toplumlarda Diner ve Mitolojiler Sözlüğü (ss. 899-905). Ankara: Dost.
- Campbell, J. ve Moyers B. (1988). Mitolojinin Gücü. Kutsal Kitaplardan Hollywood Filmlerine Mitoloji ve Hikayeler. İstanbul: Mediacat.
- Comte, F. (2000). Mitoloji Sözlüğü (ss.156-157). İstanbul: Zed.
- Gürel, E. Ve Muter, C. (2007). Psikomitolojik Terimler: Psikoloji Literatüründe Mitolojinin Kullanılması. Sosyal Bilimler Dergisi. http://www.academia.edu/360041
- Waterfield, R. ve Waterfield K. (2011). The Greek Myths Stories of the Greek Gods and Heroes Vividly Told. London: Quercus.
- Yücel, E. (2013). Mitoloji Tanrıları. Aşkları ve Gizemleri. İstanbul: Puslu.