Bir ruh sağlığı uzmanı olarak “Ne zaman bitecek?” “Yeter artık!” “Tahammülüm kalmadı!” “Öyle sinirliyim ki sürekli sevdiklerimi kırıyorum.” gibi cümleleri danışanlarımdan çok daha sık duymaya başladım. Benim “psikolojik yaprak dökümü” olarak tanımladığım bu durumun psikoloji bilimindeki adı “tükenmişlik sendromu”dur.

İnsanoğlu çağlar boyunca bilinmeyen, tehlikeli ve zor durumlar karşısında metanetini her zaman korumuştur. Bu metanetin devam ettirilmesindeki en büyük etken ise yaşanmakta olan olumsuz durumun elbet bir gün son bulacağı umududur. Peki bu güç bir gün biter mi? Evet, biter… Tıpkı şu sıralarda olduğu gibi COVID-19 virüsüne bağlı belirsizliğin, tehlikenin ve zorluğun ne zaman sona ereceği konusunda halen net bir bilgi olmaması halinde gücün tükenmesi ve kişilerin bundan dolayı bir “tükenmişlik sendromu” yaşamaları kaçınılmazdır. 

Tükenmişlik, mevcut olan stresin kesintisiz olarak devam edip artmasıyla beraber meydana gelen uzun süreli duygusal, fiziksel ve/veya zihinsel tükeniş ve yorgunluk durumudur. Kişi neşesiz, bunalmış, bitkin ve hiçbir şeyle baş edemez bir noktaya gelir. Üzüntü, depresyon, asabiyet, sosyal izolasyon, umutsuzluk ve mesleki tatminde azalma tükenmişlik sendromunun diğer özelliklerindendir. 

İçinde bulunduğumuz küresel pandemi döneminde sağlık, ekonomi ve eğitim sektörlerinde ne yapacağımızı bilemediğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Herkesin üzerine alışık olduğundan daha farklı yükler yüklenmiş durumda. Kişiler yaşamlarında üstlendikleri farklı rollere bağlı olarak -iş hayatındakilerin işlerini kaybetme riski ya da çalışma şartlarındaki belirsizlik, velilerin eğitim-öğretim sürecinde yaşadıkları karmaşa, öğrencilerin uzun saatler ekran karşısında kalmaları, sorularına cevap bulamamaları, ev kadınlarının tüm bu belirsizlik ortamında evin düzen ve rutinini devam ettirmeye sağlama çabaları gibi- tükenmişlik yaşamaktadırlar. 

Peki yeni normaldeki tükenmişlik “yeni normalimiz” haline gelmiş olabilir mi? Buna olumlu bir yanıt vermek mümkün, nitekim odaklanma zorluğu, gündelik sorumlulukları yerine getirememe, halsizlik ya da iştahsızlık gibi semptomları fiziksel yorgunluk ya da uykusuzluk gibi sıradan sebeplere bağlayarak bu semptomlara asıl yol açan tükenmişliği göz ardı edebilir, tükenmişlik sendromu yaşadığımızın farkına varamayabiliriz.  İnsanoğlu olarak bu kadar yoğun ve arkası kesilmeyen global bir psikolojik strese alışık değiliz. Ve ne yazık ki bu dönemin en kuvvetli stres etkeni olan, tehlike boyutunu kestiremediğimiz ve ne zaman son bulacağını bilemediğimiz COVID-19 virüsü var olmaya devam ettikçe kendimizin ya da yakınlarımızın tükenmişliğin ağına yakalanması an meselesidir. 

Belirsizliğin canımıza tak ettiği noktada bir yapılacaklar listesi yapmak gerekirse maddeleri şu şekilde listeleyebiliriz. 

  • Motivasyon ve heves kaybına yol açan döngüyü kırabilmek için strateji belirlemek ve negatif olandan pozitif bir sonuç çıkarmayı hedefleyerek ileriye doğru hareket etmek gerekir. Bu aşamada sevdiklerinizden destek alabilmeniz çok önemli.  
  • Yapmanız gereken en önemli şeye odaklanın. Bu bir nevi kontrol hissi sağlayacaktır. 
  • Kendinize muhakkak zaman ayırın. Tükenmişlik yaşarken olayın/kendinin “üstüne gitmek” hiçbir şeye yaramayacağı gibi her şeyi çok daha kötü bir hale getirebilir.
  • Akıntıya karşı kürek sallamak yorar. İçinde bulunduğumuz süreci kabullenip bu durumda her şeyin mükemmel gitmesi için savaşmayı bırakmak yapacağınız şeylerin başında gelmelidir. 
  • Okul ve iş hayatındaki tüm belirsizliğe rağmen bir rutin oturtmaya ve bu rutini takip etmeye çalışın. Rutin bilindik olduğu için güvenli ve daha az yorucudur.  
  • Spor yapmak her tür ruhsal sıkıntıda işe yaradığı gibi tükenmişlik sendromu ile baş etmekte de birebirdir. Ne yaptığınızın hiç önemi yok. Hoşunuza giden ve sizi durağanlık döngüsünden çıkaran her şeyi spor olarak değerlendirebilirsiniz.
  • Okul, iş ya da yaşamın kendisinden kaçmak mümkün değil. Ama bu tarz stres etkenlerinden arda kalan zamanlarda anlamlı şeyler yapmak pekala mümkün. Basit ama zihninizi meşgul edecek bir hobi edinmek dış etkenlerden uzaklaşarak kendinize yönelmeniz sağlayacağı gibi sizi stresten uzaklaştıracaktır.  
  • Ortalama 8 saat uyku kuralı bu dönem için de geçerli. Uykunuza dikkat edin! 

Tüm bunlara rağmen tükenmiş, tahammülsüz ve sinirli hissetmeye devam ediyorsanız muhakkak bir ruh sağlığı uzmanına başvurun.  

Unutmayın, yardım isteyebilmek demek iyileşmeye yolunda atılan adımların yarısını geride bırakmak demektir. 

Kl. Psk. Şehnaz Tuna