Saldırganlık, sözlü̈ ya da fiziksel güç̧ kullanarak, birine veya bir şeye yönelik öfke, kin veya düşmanlık benzeri duyguların motor karşılığı olarak ortaya çıkmaktadır (Başoğlu’ndan aktaran Öztürk & Karakuş, 2021). Genellikle bir öfke patlaması sonucu ortaya çıkmakta ve bir başkasının hayatına zarar verme amacı taşımaktadır. Doğrudan saldırganlık kişilerarası sosyal etkileşimi yöneten kısasa kısas kuralını takip eder. Bu kuralın göstergelerinden biri de “provokasyon” ve “saldırganlık” arasındaki ilişkidir. 

Türkçe karşılığı “tahrik etmek” olan provokasyon kelimesinin Latince kökeni provocare “meydan okumak” anlamındadır. Türkçe’ye Fransızca’dan geçen provoquer fiili ise “tahrik etmek, kışkırtmak” anlamına gelir. Provokasyon veya provokatif konuşmanın sözlük benzeri tanımını “Konuşma ya da ifadenin hedefi tarafından sergilenen duygusal veya içgüdüsel bir tepkiye neden olan herhangi bir konuşma veya ifade” olarak ifade eden Krupansky (2016) bu tanım aralığının geniş olması sebebiyle provokasyonu üç farklı aralıkta kategorize eder: 

  • Kasıtsız veya tesadüfi provokasyon
  • Kasıtlı ama iyi niyetli provokasyon
  • Kötü niyetli provokasyon

Bu sıralamada Krupansky sıralamayı birinci derece en hafif ve en az zararlı olan ve üçüncü derece en şiddetli ve en zararlı olan şeklinde fiziksel yanıklara benzerlik gösterecek gruplama yapmıştır. 

Birinci derece provokasyon: Kasıtsız veya tesadüfi provokasyon

Konuşmacı, herhangi bir kimseye zarar verme veya gücendirme niyeti olmaksızın, dürüst ve içten bir şekilde fikirlerini veya duygularını veya bir gerçeği ifade ediyor olabilir ancak bu, bazı dinleyicilerin, okuyucuların veya izleyicilerin gerçekten gücenebileceğinden başka bir şey değildir.

  • Dinleyici konuşmacıyı yanlış anlamış olabilir.
  • Dinleyici konuşmacıyı dürüstçe yanlış yorumlamış olabilir.
  • Dinleyici kasıtlı olarak olası en kötü yorumu kullanabilir.
  • Sadece az sayıda kişi veya rahatsız olan niş gruplar olabilir.
  • Rahatsız olan önemli gruplar olabilir ancak konuşmacı kiminle konuştuğunun farkında olmayabilir.
  • Konuşmacı sözlerinin rahatsız edici olabileceğinin farkında olmayabilir.
  • Aynı kelimeler, farklı ülkeler, bir ülke içindeki farklı bölgeler, farklı etnik kökenler veya ırklar, kampüs içi veya dışı veya farklı siyasi veya sosyal gruplar gibi kültüre bağlı olarak saldırgan olabilir veya olmayabilir.

İkinci derece provokasyon: Kasıtlı ama iyi niyetli provokasyon

  • Konuşmacı kasıtlı olarak kışkırtıcı konuşma kullanıyor olabilir ancak bunun sebebi aşağıda yer alan örneklerde olduğu gibi iyi niyetli bir amaç içindir:
  • Öğrencileri sınırlı dünya görüşlerinin ve önyargılarının ötesine bakmaya zorlayan bir öğretmen.
  • Önyargılarının üstesinden gelmesi için birini ikna etmeye çalışmak.
  • Farklılıkları vurgulama niyetiyle ama yine de nazik bir şekilde resmi bir tartışma.
  • Şeytanın avukatlığını oynamak.
  • Öğretici bir alıştırma olarak rol oynama.
  • Önyargı, farklılıklar veya konuşma ve ifade özgürlüğü sunumu veya tartışması.

Üçüncü derece provokasyon: Kötü niyetli provokasyon

Ani şiddete yol açacak doğrudan kışkırtma olmasa da yine de hayırsever bir etki duygusu olmadan incitme ve başka türlü kışkırtma niyetiyle yapılan rhatsız edici, değerleri görmezden gelen, egoya zarar veren, alçaltıcı, küçümseyen, kötü ruhlu, utanç veren, zorbalığa varan, alay eden, aşağılayıcı, kaba ve kötü dil kullanan davranışlar. 

Repple vd. (2017) tarafından yürütülen ve in vivo gerçek zamanlı provokasyon-saldırganlık durumunda beyin aktivitesini ölçmeyi amaçlayan çalışmanın sonucu bu yapılarla ilişkili çoklu beyin ağlarının varlığını göstermiştir. Bu çalışma fiziksel olmayan provokasyon ve saldırganlıkta (diğer saldırganlık çalışmalarına kıyasla) ilgili beyin devrelerinin daha kesin bir karakterizasyonuna katkıda bulunmuş ve duygusal sonuçlar, saldırgan davranış ve altta yatan saldırganlıkla ilgili beyin devrelerinin düzenleyici ve belirleyici işlevi için provokasyonun ilk değerlendirmesinin kritik rolünü vurgulamıştır. 

Provokasyonun saldırganlıkta cinsiyet farklılıkları üzerindeki düzenleyici etkisini değerlendirmek için deneysel çalışmaların meta-analitik olarak incelendiği başka bir çalışmada (Bettencourt & Miller, 1996) -her ne kadar kanıtlar, tahrik edilmeyen erkeklerin kadınlardan daha saldırgan olması sonucunda birleşse de- provokasyonun cinsiyet farkını önemli ölçüde azalttığı görülmüştür. Provokasyonun yoğunluğuna ilişkin değerlendirmelerdeki cinsiyet farklılıkları ve misillemeden kaynaklanan tehlike korkusu provokasyonun hafifletici etkisine kısmen aracılık eder ancak manipüle edilmiş etkisini tamamen hesaba katmazlar. Provokasyonun türü ve diğer bağlamsal değişkenler de saldırganlıktaki cinsiyet farklılıklarının büyüklüğünü etkiler. 

Provokasyon ve saldırganlık ilişkilendirilmesinde farklı etkenler önerilmiştir. Bu çalışmalara bir örnek Brown Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Rose McDermott'un ortak yazarı olduğu araştırmadır (2009). Çalışma dahilinde yapılan deneyin sonucunda "savaşçı gen" denilen özelliğe sahip bireylerin provokasyona yanıt olarak daha yüksek düzeyde saldırganlık sergiledikleri görülmüştür. Monoamin oksidaz A geni (MAOA), gözlemsel ve ankete dayalı çalışmalarda saldırganlıkla bağlantılı olduğu için “savaşçı gen” takma adını almıştır. Monoamin oksidaz A, dopamin, norepinefrin ve serotonin dahil olmak üzere beyindeki önemli nörotransmitterleri parçalayan bir enzimdir. Enzim, Monoamin oksidaz A geni (MAOA) tarafından düzenlenir. İnsanlar, farklı seviyelerde enzimatik aktivite ile sonuçlanan çeşitli gen formlarına sahiptir. Düşük aktivite formuna (MAOA-L) sahip kişiler daha az enzim üretirken, yüksek aktivite formunda (MAOA-H) daha fazla enzim üretir. Psikoloji ve davranışsal ekonomideki çalışmaları sentezleyen ve deneklerden kendilerinden para aldığını düşündükleri rakiplerine değişen miktarlarda acı (baharatlı) sos vererek onlara fiziksel acı vermeleri istendiği bu deneyde özellikle düşük aktiviteli MAOA (MAOA-L) denekler arasında, provokasyon deneysel olarak yukarı doğru manipüle edildiğinde saldırganlığın daha yoğun ve sıklıkta meydana geldiği görülmüştür. 

Deneyin sonucunda MAOA'nın düşük provokasyon durumunda saldırganlığın ortaya çıkmasıyla daha az ilişkili olduğu, ancak yüksek provokasyon durumunda bu tür davranışı önemli ölçüde öngördüğü şekilde bazı kanıtlar bulunmuştur. Saldırganlık ve cezalandırma davranışı üzerindeki genetik etkilere ilişkin bu yeni kanıt, insanların "özgecil" (altruistic) cezalandırıcılar olarak nitelendirilmesini karmaşıklaştırır ve popülasyonda karma stratejiler öneren işbirliği teorilerini destekler. Aynı zamanda, günlük davranışlara ve kararlara katkıda bulunan genetik faktörlerde bireysel değişkenlerin rolü için önemli çıkarımlar önerir.
Provokasyon ve saldırganlık ilişkisi konulu bilimsel çalışmalarının tümü sadece iki olguyu ilişkilendirilmeyi hedeflememiştir. Bu ikili arasındaki bağlantıyı kırmak üzere saldırgan davranışların azaltılmasında hafifletici bilgilerin önemini ve hafifletici bilgilerin özellikle etkili olma olasılığının bulunduğu koşullar yaratılma suretiyle Barlett vd. tarafından tasarlanan iki deneysel çalışmada (2016), bir provokasyondan sonra güçlü veya zayıf hafifletici bilgilerin agresif tepkiyi ne ölçüde değiştirdiği incelenmiştir. 

İlk çalışmada 108’i kadın olmak üzere, üniversite çağındaki 215 katılımcı bir araştırma görevlisinin katılımcıyla sert veya kafası karışmış bir tonda bir görevin başarısız olması hakkında konuşmasını sağlayarak güçlü veya zayıf bir provokasyona rastgele atanır. Bunu, ikinci bir araştırma görevlisinin birinci araştırma görevlisinin davranışına ilişkin olarak katılımcıya güçlü veya zayıf bir mazeret sunması izler. Devamında saldırgan davranış bir araştırmacı derecelendirme görevi kullanılarak değerlendirilir. İkinci çalışmada 25’i kadın olmak üzere üniversite çağındaki 63 katılımcı bir işbirlikçi ile etkileşime girer. Tüm katılımcılar, yüksek seviyede patlama sesine maruz bırakılarak güçlü bir şekilde kışkırtılır. Beş denemenin ertesinde işbirlikçi patlama sesleriyle ilgili olarak katılımcıya zayıf veya güçlü hafifletici bilgiler verir. Çalışmanın sonucunda a)güçlü provokasyonların, zayıf provokasyonlara göre saldırganlığı artırma olasılığının daha yüksek olduğunu, b)güçlü hafifletici bilgilerin, zayıf hafifletici bilgilere göre saldırganlığı azaltma olasılığının daha yüksek olduğunu ve c)Hafifletici bilginin değişen gücünün, zayıf ancak güçlü provokasyonların olmadığı durumlarda önemli olduğu ve güçlü hafifletici bilgilerin provokasyon ancak güçlü olduğunda saldırganlığı azalttığının zayıf hafifletici bilgilere kıyasla daha olası olduğu görülmüştür. 

Barlett ve arkadaşlarının bu araştırması hem hafifletici bilginin gücünü hem de provokasyonu deneysel olarak manipüle ederek, saldırgan davranışın azaldığı koşulları ortaya çıkarmayı başarmıştır. Provokasyon ve saldırganlık arasındaki güçlü bağlantı göz önüne alındığında provokasyon sonrası sağlanan güçlü hafifletici bilgilerin saldırgan bir tepki olasılığını azaltabilmesi önemlidir. İnsanların, özellikle kişilerarası etkileşimler olmak üzere, dünyayı nasıl yorumladıkları, işledikleri ve ne tür atıflarda bulundukları, saldırganlık da dahil olmak üzere sonradan ortaya çıkan sosyal davranışlar için birtakım çıkarımlara sahiptir. Az sayıda araştırma bilgiyi istatistiksel ve teorik olarak azaltmak gibi çevresel ipuçlarının gücünün saldırganlığı etkilemek için provokasyonlarla nasıl etkileşime girdiğini incelemiştir. Mevcut araştırmada da görüldüğü gibi bir kışkırtma sonrasında başlangıçta düşmanca olan bir niteleme mazeretler, gerekçeler ve/veya özürler aracılığıyla daha az tehdit edici olana dönüştürebilir ve tepkisel saldırganlık önlenebilir.  

Kl. Psk. Şehnaz Tuna
9 Ekim 2022

KAYNAKÇA 

  • Barlett C., Witkower Z., Mancini C., Saleem M. (2016). Breaking the link between provocation and aggression: The role of mitigating information. Aggress Behav, 42(6), 555-562. doi: 10.1002/ab.21650. 
  • Bettencourt, B. A. & Miller, N. (1996). Gender differences in aggression as a function of provocation: A meta-analysis. Psychological Bulletin, 119(3), 422-447.  https://doi.org/10.1037/0033-2909.119.3.422
  • Krupansky, J. (2016). Three Degrees of Provocation. https://jackkrupansky.medium.com/three-degrees-of-provocation-b4e93f3f7f07
  • McDermott R., Tingley D., Cowden J., Frazzetto G., Johnson D. D. (2009) Monoamine oxidase A gene (MAOA) predicts behavioral aggression following provocation. Proc Natl Acad Sci USA, 106(7), 2118-23. doi: 10.1073/pnas.0808376106 
  • Öztürk, C. & Karakuş, D. (2021). Öznel iyi oluş-Saldırganlık ilişkisi üzerine bir alan araştırması: Batman ambulans servisi. Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, 50, 210-223. https://doi.org/10.17498/kdeniz.921431 
  • Repple, J., Pawliczek, C. M., Voss, B., Siegel, S., Schneider, F., Kohn, N. & Habel, U. (2017). From provocation to aggression: the neural network. BMC Neuroscience, 18:73. doi: 10.1186/s12868-017-0390-z