Hal böyle olunca özellikle ikinci dalga ile beraber tahammülsüzlük, endişe, sabırsızlık ve korku duygularımız yeniden yüzeye çıktı. Son bir yıldır dünyayı etkisi altına almış pandemi sürecinin safhaları ve beraberinde gelen duyguları aşağıda yer alan listedeki gibi eşleştirdiğimizde korku ve kaygının neredeyse her aşamada var olduğunu, sonlara doğru bu iki ana duyguya sabırsızlık ve tahammülsüzlüğün de eşlik etmeye başladığını görüyoruz.
- Çin’de ölümcül bir virüsün ortaya çıktığını öğrenmek: Şok
- Virüsün komşu ülkelerde görülmeye başlaması: Korku, endişe
- Virüsün ülkemize gelmesi ve kayıpların yaşanmaya başlaması: Panik, korku, endişe
- Karantina süreci: Korku, endişe, rahatlama
- Yeni normal süreci: Umut, korku, endişe
- Çemberin daralması kayıpların artması: Panik, korku, endişe, tahammülsüzlük
- Kısmi karantilar ve aşılanma süreci: Korku, endişe, sabırsızlık, tahammülsüzlük
İlerleyen zamanlarda pandemiye bağlı yeni safhaların yaşanılması kaçınılmaz olacaktır. Bu durumda henüz belirsiz olan aşamalara odaklanmaktansa anda kalıp mevcut dönemle baş etmeye çalışmak bizi geleceğe de hazırlayacaktır. Korku bizi ele geçirdiğinde ya da artık sabrımızın tükendiğini hissettiğimizde doğanın bize bahşettiği kuvvetli yönlerimizi kullanmamız mümkün. Bunun için,
Kontrol edebildiklerinize odaklanın: Korku diğer birçok duygu gibi besledikçe artar ve çoğumuz kontrol edemediğimiz durumlarda korkuya kapılırız. Yaşamın ne zaman normale döneceğini henüz kestiremesek de kendimizin ve sevdiklerimizin güvenliği için sosyal mesafe, hijyen ya da maske kullanımı gibi önlemleri yerine getirebiliriz. Bu şekilde davranarak kontrol elde edeceğimiz için korkunun şiddetini azaltabiliriz. Maruz kalınan haberlerin içeriği ve sıklığını kontrol etmemiz de mümkün. Her gün sadece gerektiği kadar bilgiyi doğru kaynaklardan edinmeye bakının. Gerisi endişeyi arttırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.
Olumsuz duygulara kucak açın: Söz konusu olumsuz duygular olduğunda onlardan kaçmak ilk tercihimiz oluyor. Bu sadece anlık bir çözüm. Korku ya da endişeden kaçmak ya da bu duyguları bastırmak tıpkı Sigmund Freud’un dediği gibi ilerleyen zamanlarda bu olumsuz duyguların çok daha istenmeyen şekillerde tezahür etmelerine yol açar. Bir dedektif gibi davranın, korku ve endişelerinizin kaynaklarını fark edin. Olumsuz her tür duyguyu normalleştirin ve bunların geçici olduklarını hatırlayın. Bu duyguların bedeninizde yarattığı değişimleri (çarpıntı, nefes daralması, kas ağrısı v.b.) gözlemleyin ve spor, nefes ya da gevşeme egzersizi gibi hareketlerle rahatlamaya çalışın. Bedensel semptomlara asla teslim olmayın!
Sosyalleşin ve şükredin: Bireysel değil kolektif bir tehlikeyi hep birlikte yaşıyoruz. Şu an tıpkı sizin gibi tüm dünya belirsizliğin karşısında korkuyor ve endişe hissediyor. Olumsuz bir duygunun paylaşımı o duygunun şiddetini azaltır, o yüzden fiziksel kısıtlamalar olsa da teknolojiyi kullanarak sosyalleşme fırsatlarını kollayın, hislerinizi paylaşın. Yardım isteyin ve siz de yardım edin. Sadece olumsuz olanları değil olumlu hisleri de paylaşın. Özellikle aile arasında komik ve iyi anıları konuşmak geçmişe sahip çıkmanın en güzel yolu. Olumluyu paylaşmak şükür ve minnet duygularını da beraberinde getirir. Sahip olduğunuz olumlu en ufak şeyi bile anlamlandırın ve şükredin.
Ve sabır…
Hepimiz olabildiğince çabuk bir şekilde eski yaşantılarımıza dönmek istiyor ve bundan dolayı kaygılanıyoruz fakat kaygının bize iyi gelmediği muhakkak. O yüzden pandeminin sürecini beklemeyi öğrenmeliyiz. Beklerken de sabra ihtiyacımız var. Sabır insana özgü bir erdemdir ve zorluklara umudu kaybetmeden göğüs germek demektir. İnsanlık tarihi sabır ve sebatla kazanılan mücadele hikayeleriyle doludur.
Unutmayın, tarih tekerrürden ibarettir, o yüzden koronayla olan mücadelemizde elde edeceğimiz zaferi tarihin sayfalarına altın harflerle yazdırmak için sabırlı olalım ve sabrı teşvik edelim!
Kl. Psk. Şehnaz Tuna
(*) Karşılaştığı güçlükleri sabırla yenmeye çalışan kimse, sonunda başarıya ulaşır. (https://sozluk.gov.tr)