Fakat bizler gündelik hayatımızda en küçük zaman dilimi olarak saniyeyi kullanırız. 1 saniye, 1.855094832E+43 Planck time (unitconverters.net) olarak ölçülür. Henüz yaşamadığımız her saniyeyi gelecek olarak tanımlarsak önümüzde upuzun bir gelecek olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik bu geleceğin ne zaman son bulacağı da henüz muamma. Belki de bizi bekleyen sonsuz bir gelecek var…
Teknoloji, zamanla eşzaman ilerleyen bir olgu olduğu için gelecek denilince akla ilk gelen kavramların başında geliyor. Bireyin bir parçası olduğu toplum ve teknolojinin sürekli bir etkileşim içerisinde olduğunu kabul edip insanın toplumla bütünleşmesini tanımlayan sosyalleşmenin de -Aristoteles “İnsan doğal yapısı gereği toplumsal bir varlıktır” diyerek sosyalleşme sürecinin toplum içerisinde yaşayan her birey için vazgeçilmez olduğunu öne sürse de sosyalleşme yalnızca insanlar için değil doğada sürüler halinde yaşayan, gezen ve avlanan diğer hayvanlar için de önemli bir gereksinimdir- toplumsal bir fiil olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda kişilerarası sosyal etkileşimin gelecekte değişim ve dönüşüme uğraması kaçınılmaz bir gerçektir.
Enformasyon ve iletişim teknolojilerindeki ilerlemelerle birlikte ortaya çıkan “sanal kavram” çerçevesinde sosyal yaşantıda meydana gelen değişimlerin (geleneksel iletişim biçimlerinden uzaklaşılarak sosyal ağlar üzerinden iletişim kurulmaya başlanması) bireyleri toplumsal yabancılaşma ve yalnızlaşma sürecine götürdüğü öne sürülse de COVID-19 pandemisine bağlı karantina sürecinde yaşananlar bu düşüncenin tahtını bir hayli salladı. Günler, haftalar ve hatta aylar boyunca “evde kalan” insanların bireyselleşme ve yalnızlığa tahammülü olmadığını ve hatta tahmin edilenin aksine teknolojik her tür iletişim imkanını doğasında var olan sosyalleşmeyi farklı boyutlarda (canlı yayınlar, zoom toplantıları, görüntülü sohbetler, online oda buluşmaları ve oyunlar vb.) yaşayabilmek için kullandığını gördük. Sosyal paylaşım ağlarına, teknolojinin de gelişmesiyle birlikte gerçek anlamda yüz yüze görüşmenin önüne geçerek bir araya gelme gereksinimine duyulan ihtiyacın azalmasına neden olduğu için eleştirel yaklaşılsa da pandemi sürecinde sosyal paylaşım ağlarının yaş, cinsiyet, zaman ve mekan kısıtlaması olmaksızın kişilerin bir araya gelebilecekleri yeni sosyalleşme ortamları yaratarak uygun mekanlar haline dönüşebileceğini deneyimledik.
"İnsanlar kişisel düzeyde iletişim ve ilişki kurmaya donanımlıdır. Sosyal onay ve grup üyeliğine ihtiyaç duyarlar. Teknoloji ve internet kullanımı insanların kişilerarası sosyal hedeflerini destekler çünkü sosyal ihtiyaçlar diğer ihtiyaçlardan çok daha ağır basar.
Pamela Rutledge (Medya Psikolojisi Araştırma Merkezi direktörü)
Sosyal ilişkilerin geleceğini tahmin etme yolunda, 2010 yılında Pes Araştırma Merkezi ve Elon Üniversitesi tarafından yürütülen ve 895 internet uzmanı ve diğer internet kullanıcıları
arasında yapılan dördüncü “İnternetin Geleceği” isimli araştırmanın sonucuna göre bir iletişim aracı olarak internetin sosyal ilişkileri geliştirdiğini ve 2020 yılı süresince de geliştirmeye devam edeceğini öne sürülmüştür. (Anderson & Rainie, 2010) Gerçekten de bireylerin toplumsal ilişkileri yaratma, ilerletme ve devam ettirebilmeleri için internetin iletişimsel kapasitesini yoğun bir biçimde kullanımını inkâr edemeyiz.
Teknoloji ve toplum birbirlerini tetikleyen dinamiklere sahiptir. Bireylerin ve toplumların ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışan teknoloji, sunduğu çözümlerle ihtiyaçların ötesinde bir noktayı hedeflemekte ve kendi perspektifiyle birey ve toplumu ileri götürmektedir. McLuhan’ın belirttiği gibi toplum ise kendisine fazladan sunulan seçenekler arasından tercihlerde bulunmakta, gündelik yaşantılarının ve dinamiklerinin bir uzamı olmayı başaran teknoloji ürün ve/veya hizmetlerine sarılmaktadır. Zamanla bu dinamikler birey ve toplum tarafından içselleştirilmekte ve bu doğrultuda farklı ihtiyaçlar için farklı istekler doğmaktadır. Bu döngü cağlar boyunca süregelmiştir ve işlerliğini halen korumaktadır. Bu noktada teknoloji ve toplumun ilişkisini, özünde, Heraklitus’un kişi ve nehir örneğindeki bir daha aynı nehirde yıkanamama durumuyla açıklamak mümkündür. Toplum, o teknoloji ile karşılaştığında ve bunu kullanmaya başladığında ne toplum ne de teknolojinin kendisi artık aynı olamayacaktır. (Dilmen & Öğüt, 2010)
Medyanın önlenemez yükselişi ile iletişim araçlarının etkinliği yadsınamaz bir hale gelmiştir.
Sosyal paylaşım ağlarının günümüz yaşam tarzının vazgeçilmez bir parçası olmasının ardında yatan en önemli etken bu ağların çevrimiçi ve her daim ulaşılabilir olması yatmaktadır. Sosyalleşme sürecinin gerçekleştiği sosyalleşme mekanları zaman içerisinde çeşitlilik göstermeye başlamıştır. Dijital iletişimin omurgası olan sosyal paylaşım ağları, zaman ve mekandan bağımsız olarak bireylere sanal bir ortamda toplanma ve iletişim kurma olanağı tanıdığı için sosyalleşme mekanları artık gerçek bir mekan içerisinde bir araya gelme gereksinimi duyulmayan bir hal almıştır. Bu açıdan bakıldığında sosyalleşmenin evrim geçirdiğini söyleyebiliriz. Eskiden ev, kulüp ya da kafede yapılan toplantıları artık sosyal ağ üzerinden gerçekleştirilen sanal sosyalleşme yollarıyla (Zoom, Skype vb.) gerçekleştirmek mümkün hale gelmiştir.
Dijital ortamların sağladığı sosyal mekanlar sınırsız olma özelliğine sahiptir. Aynı zamanda hipermetinsellik özelliği sayesinde bireyler sonsuz sayıda yeni bağlantılar kurarak, yeni bir gerçekliğin içerisine girmektedirler. Böylelikle birey, uzak olanla ilişkilerini dijital ortamlarda güçlendirirken; yakın çevresiyle ve sevdikleriyle kurduğu ilişkilerini azamiye indirmektedir. (Karagülle & Çaycı, 2014) Bu iletişim tarzındaki riskin uzağı yakınlaştırırken yakını uzaklaştırması olmasıyla beraber kıyaslamayı daha iyi ya da daha kötü olarak yapmak yerine yöntemleri bi birinden “farklı “olarak ayırt etmek daha uygun olacaktır çünkü dijital iletişimde riskle beraber bir takım başka avantajlar söz konusudur. Sanal platformda mecraların geliştirilmesiyle beraber gerçek profiller artı daha tercih edilir ve güvenilir bir hale gelmiştir. “Willson’dan (1997) aktr. Nilüfer Timisi’ye (2005) göre, sanal ya da anonim kimliklerin siber uzamda bireyler ve kolektif kimlikler için açtığı olanakları, modern toplumsal yasamın sınırlarının aşılmasıyla eş değer görülmektedir. Yani özgürleşme, teknoloji aracılığıyla gizlenmiş̧ olanda yatmaktadır. Kimi internet yorumcularına göre bedenin gizlenmişliği, beden aracılığıyla kurulan bir özne tasavvurunun da ortadan kalkması, bedene yüklenen bütün anlam ve bağlantıların bir anda yok olması âdeta saf bir öznenin ortaya çıkması anlamına gelmektedir (İşman ve ark., 2016) Gerçek profillerin varlığı sayesinde benzer zevk ve ilgi alanına sahip diğerlerine ulaşım daha kolay olduğu için sanal yabancıdan arkadaşa dönüşüm ve güçlü ve farklı ilişkilerin kurulabilmesi çok daha kısa sürede (yıllar yerine aylar) sağlanabilmektedir. Zaman ve mekândan bağımsız kurulabilen bu tür ilişkilerle birey yeni ortamlara çok daha rahat girebilmektedir; böylece dijital iletişim yalnızlığa yol açmasının aksine kurulan ilişkiler sayesinde bireyin yalnızlık duygusunun azalmasına yardımcı olur. Sanal ortamın özgür platformlarını kullanan kişi bu platformların sunduğu “yakın arkadaş” “engelleme” “kısıtlama” tarzı özelliklerle istediği mesafede tutabileceği şeffaf ilişkiler kapsamında kendini çok daha iyi ifade edebilmektedir. Gelecekteki olası sosyal etkileşim ve ilişkileri bu bağlamda değerlendirdiğimizde sosyal becerilerin kaybından ziyade şekil değiştirmesinden ve hatta dijital sosyalleşmenin insanlığın evrimine önemli katkılarda bulunabileceğinden bahsedebiliriz.
Sonuç olarak teknolojinin önü alınamaz gelişmesine paralel olarak sosyal paylaşım ağlarının sosyalleşme süreci içerisindeki etkisine şüpheci bir gözle bakarak, bu sürecin asosyallik durumunu destekleyen bir tavır sergiliyor olduğu düşünülse de yakın zamanda yaşadığımız COVID-19 pandemisi çerçevesinden bakıldığında sosyal paylaşım ağları ve etkileri üzerine artık alternatif bir yargıya varmak mümkün. Sosyalleşmenin doğumdan ve hatta -bebeğin annesi ile anne karnındaki ilişkisini düşünürsek- daha öncesinden başlayan bir süreç olduğu tanımından yola çıkarsak sosyal paylaşım ağlarının sosyalleşmenin önemli bir tamamlayıcı unsuru olmasının yanısıra sosyalleşme sürecini hızlandıran bir araç olduğunu da söyleyebiliriz. Ayrıca sosyalleşme kavramına -sürekli gelişen iletişim ortamlarının sağladığı olanaklar çerçevesinde- yeni öğeler ekleyerek olgunun tanımını bu doğrultuda yeniden yapılandırmak da gerekebilir. Örneğin karantina ertesi yaşanan yeni normal sürecinde sosyalleşmenin yeni bir revizyonu mecburen yapıldı.
Günümüz ilişkileri sosyal ilişkilerinin geleceği için bir fikir oluşturmaya yardımcı olabilir. Çağdaş toplumun hızlı yaşanan kopuk ilişkileri içerisinde zamansal ve mekansal anlamda birçok zorluğu ortadan kaldıran internet ve ona bağlı olarak da sosyal paylaşım ağları yardımıyla insanoğlu bir sosyal ilişki kurma ya da mevcut olan ilişkilerini sürdürme şansına çok daha kolay sahip olabilmektedir ve gelecekte de olmaya devam edecektir. Bu da yeni bir dünya ve buna bağlı bir yeni dünya toplumsallaşmasına yol açabilir. Ve bu yeni dünya sayesinde belki de kaybetmekte olduğumuz bazı insani değerleri geleceğin ilişkilerinde yeniden yakalayıp kuvvetlendirebileceğiz.
Anında mesajlaşmanın (IM) ilk başarılı örneği olan ICQ (I Seek You) ile başlayan sürecin bugün, yani 25 yıl gibi kısa bir zaman zarfında hayatlarımıza kattığı, Amazon’un Alexa’sı, Samsung’un Bixby’si ve Apple’ın Siri’sini düşününce, fazla uzak olmayan bir gelecekte sosyalleşmenin sadece sanal ortamlar üzerinden gerçekleşebileceği ütopyası kulağa çok da yabancı gelmiyor…
Ne dersiniz?
Klinik Psikolog Şehnaz Tuna
KAYNAKÇA:
- Anderson, J. & Rainie, L. (2010). The Future of Social Relations. Pew Research Center. https://www.pewresearch.org/internet/2010/07/02/the-future-of-social-relations/
- Dilmen, N. E. & Öğüt, S. (2010) Sosyalleşmenin Yeni Yüzü: Sosyal Paylaşım Ağları. Marmara Üniversitesi Yeni Medya ve Etkileşim Konferansı Bildiri Kitapçığı. 237-242.
- https://www.unitconverters.net/time/second-to-planck-time.htm
- İşman, A., Buluş, B. & Yüzüncüyıl, K. S. (2016). Sosyalleşmenin Dijitale Dönüşümü ve Dijital Benliğin Sunumu. TRT Akademi Dijital Medya Sayısı. 1(2). http://www.trtakademi.net/wp-content/uploads/2016/08/Aytekin-Isman-Berkay-Bulus-Kubra-Sultan-Yuzuncuyil-Sosyallesmenin-Dijitale-Donusumu-ve-Dijital-Benligin-Sunumu.pdf
- Karagülle, A. E. & Çaycı B. (2014) Ağ Toplumunda Sosyalleşme ve Yabancılaşma. The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication. 4(1). DOI: 10.7456/10401100/001