"Güven, insan motivasyonunun en yüksek şeklidir. İnsanların en iyi yanlarını ortaya çıkarır. Ama zaman ve sabır ister." 
Stephen R. Covey

Güven bir kişinin veya kurumun başkalarına olan güçlü inancı ve inançlarının doğru ve dürüst olduğu yolundaki beklentisidir. İnsanların birbirlerine olan bağlılığını ve iş birliğini kolaylaştıran, insan ilişkileri, iş dünyası, toplumsal düzen ve bireysel mutluluk gibi birçok önemli alanın temel taşı olan güvenin eksik olduğu ortamlarda, ilişkiler bozulabilir, iş birliği zorlaşabilir ve toplumsal düzen tehlikeye girebilir. İnsanlar güvendikleri bir ortamda çok daha rahat hissederler ve bu da daha iyi bir yaşam kalitesine yol açabilir.

Güven, mutlu, iyi işleyen ilişkilerin geliştirilmesi ve sürdürülmesi için belki de en önemli bileşen olarak tanımlanmaktadır.  Gerçekten de Bowlby'nin bağlanma teorisi ve Erikson'un gelişim aşamaları teorisi gibi insanın psikososyal gelişimine ilişkin temel teoriler, yaşamın erken dönemlerinde güvene dayalı ilişkilerin yetişkinlikte daha iyi işlevsellik için bir temel oluşturduğu fikrini vurgulamaktadır (Christoph ve ark., 2019).

Güven, danışan-terapist ilişkisin de önemli bir bileşenidir. Bir terapistin danışanıyla görüşürken ilk hedeflerinden biri bir tür güven inşa etmektir. Eğer danışanlar terapistleriyle olan ilişkilerine güvenmiyorlarsa, karşılaştıkları zorluklar hakkında tartışmaya daha az açık olurlar. Danışan, terapiste duygusal ve zihinsel olarak açılmak için kendisini güvende hissetmelidir. Bu, danışanın terapistle paylaştığı hassas bilgilerin gizliliğini ve saygıyı koruyacağına dair bir inançla başlar. Terapistin, danışanın duygusal sırlarını güvende tutma ve mahremiyetine saygı gösterme yükümlülüğü vardır. Güven, danışanın terapistle daha açık ve derinlemesine çalışmasına olanak tanır.

Danışanlarıyla mümkün olduğu kadar etkili bir şekilde etkileşimde bulunmak için, bir terapistin öncelikle onlarla bağlantı kurarak onların bakış açılarını anlama arzusu göstermesi, empati ve aktif dinleme becerilerini sürdürerek bir güven oluşturması gerekir. Diğer ilişkilerde olduğu gibi terapi ortamında da güven oluşturmak zaman alır. Dolayısıyla güven ne kadar önemli olsa da bu, bir gecede inşa edilebilecek bir şey değildir. Profesyonel terapi ilişkisinde uyum oluşturmak çalışmayı, planlamayı ve özveriyi gerektirir. 

Terapide terapötik ittifaka ilişkin literatür güven kavramıyla ilgilidir. Bordin, ittifakı tanımlayan makalesinde, ittifakın “bağ” bileşenini şu şekilde tartışıyor: “Temel düzeyde bir güven, elbette tüm terapötik ilişki türlerine işaret eder, ancak dikkat, iç dünyamızın daha korunaklı girintilerine yönlendirildiğinde daha derin güven ve bağlılık bağları gerekir ve geliştirilir”. Wieselquist ve ark.'nın bulgularına göre terapistin, danışan tarafından, kendini açma, ücret indirimleri ve ek hizmetlere yönlendirme gibi ilişki yanlısı olarak algıladığı eylemlerin psikoterapiye güven oluşturmada özellikle yararlı olabileceği muhtemel görünmektedir (Christoph ve ark., 2019). 

Danışanlarla bağlantı kurmaya çalışırken aktif dinleme önemlidir. Bu adım, terapistin yalnızca danışana yardım etmeye başlaması için ihtiyaç duyduğu bilgiyi elde edebilmesi için değil, aynı zamanda terapi koltuğuna oturan kişinin nereden geldiğini anlamaya yönelik gerçek bir istek göstermesi için de gereklidir. Bağlantı kurmak için aktif dinleme becerileri kullanıldığında kişi dinlendiğini hisseder ve güven gelişmeye başlar.

Terapi odasında güven karşılıklıdır, aynı zamanda terapistin de danışana güven duymasını içerir. Danışanın terapistle paylaştığı bilgiler, terapistin danışanın iyileşme sürecini yönlendirmesine yardımcı olur. Terapist, danışana karşı pozitif bir tutum sergileyerek ve güvendiğini göstererek danışanın kendini ifade etmesini teşvik etmelidir.

American Counseling Association'ın (ACA) bir yayını olan Counseling Today'e göre, bir terapist hangi modeli veya tekniği kullanırsa kullansın danışanıyla güçlü bir terapötik ittifak kuramadığı sürece potansiyeli ciddi şekilde sınırlı olacaktır. Yayın, bu fikrin Carl Rogers'ın 1957'de yazdığı ve bu ilişkiyle ilgili dört spesifik özelliği öne süren bir makaleye dayandığını öne sürmüştür. Bu özellikler: 

  • Terapist danışanıyla empati kurmalı
  • Terapist etkileşime gerçekten dahil olmalı
  • Terapist danışanına koşulsuz olumlu saygı göstermeli
  • Terapist sadece bu tutumlara sahip olmakla kalmamalı aynı zamanda bunları açıkça ifade etmelidir. (Bradley University, 2023)

Rogers’ın danışana karşı saygılı bir bakış açısı benimseyen, danışan odaklı psikoterapi modelinde önerdiği “koşulsuz olumlu saygı”dan yola çıkıldığında terapist-danışan ilişkisinde saygının da güvenle ilişkilendirilen bir diğer önemli olgu olduğunu söyleyebiliriz. Terapistin danışanlarına gerekli saygıyı göstermediği durumlarda olumlu bir terapötik ilişkinin oluşması neredeyse imkansızdır. 

Terapist, danışanın insan olarak değerine ve deneyimlerine saygı göstermelidir. Bu, danışanın duygusal ve zihinsel deneyimlerini geçerli ve önemli olarak kabul etmeyi içerir. Danışanın duygularına, düşüncelerine ve deneyimlerine saygı göstermek, danışanın kendini değerli hissetmesine yardımcı olur. Terapi odasında saygı aynı zamanda terapistin danışana karşı empati ve anlayış göstermesini de içerir. Danışanın yaşadığı zorlukları anlamak ve onlara saygı göstermek, terapistin danışanın iyileşme sürecine etkili bir şekilde katkıda bulunmasına yardımcı olur.

Terapi odasındaki güven ve saygı ortamı danışanın daha açık ve dürüst bir iletişim kurmasına olanak tanır. Danışan, duygularını ve düşüncelerini serbestçe ifade edebilir, bu da terapistin danışanın ihtiyaçlarına daha iyi cevap vermesine yardımcı olur. Buna karşılık terapistin desteğine güvenen danışan sürece daha fazla katılır, daha fazla risk alır ve böylece kişisel gelişme ve iyileşme fırsatlarına açık olur. Terapistin çalışma süreci boyunca saygılı bir tutum sergilemesi danışanın bu tarafsız ortamda kendini anlaşılmış ve desteklenmiş hissetmesini sağlar. Bu sayede danışanın duygusal yükü hafiflemiş olur. Danışan kendisine saygı gösteren terapiste güvendikçe terapiye daha fazla bağlılık gösterebilir. Bu da terapi çalışmasının etkililiğini artırır. 

Çevrimiçi Psikoterapi Çalışmalarında Güven Unsuru: 
Pandeminin başlangıcından bu yana psikoterapi çalışmaları büyük oranda “çevrimiçi” olarak gerçekleştirildi ve bu çalışma tarzı yüz yüze terapiler kadar etkili olduğu için Pandemi döneminin sona ermesine rağmen gerek terapistler gerekse danışanlar tarafından oldukça benimsendi. Çin'in önde gelen sağlık topluluğu platformu “Haodf.com” gibi Çevrimiçi Sağlık Toplulukları (Online Healthcare Communities-OHC), hastalara bilgi almak ve bilgi alışverişinde bulunmak, deneyimleri paylaşmak, doktorlardan konsültasyon almak ve sağlıkla ilgili sorunlara dair sosyal destek sağlamak için çevrimiçi bir ortam sağlar. Çevrimiçi Ruh Sağlığı Toplulukları (Online Mental Health Communities-OMHC), hastalar ve doktorlar arasında yeni bir iletişim şekli sağlar fakat OMHC'lerde güven oluşturma süreci farklıdır.

Wu, H., Deng, Z. ve Evans, R. tarafından yürütülen çalışma (2022), Haodf ruh sağlığı topluluğundaki farklı gelişim aşamalarında hasta güveninin etki faktörlerini araştırmıştır. Sonuçlar, güven kaynağının güvenilirlik faktörleri açısından, psikologların mesleki yeteneği ve dürüstlüğünün, hastaların çevrimiçi ortamın başlangıcındaki güveni üzerinde önemli ölçüde olumlu etkilere sahip olduğunu, psikologların yardımseverliğinin rolünün ise anlamlı olmadığını göstermiştir. Güven geçişliliği açısından, psikologların itibarı, hastaların çevrimiçi başlangıçtaki güveni üzerinde önemli ölçüde olumlu bir etkiye sahiptir. Ayrıca sosyal kaynaklar açısından bakıldığında hasta gruplarının büyüklüğünün başlangıçtaki güven üzerinde anlamlı derecede olumlu etkisi vardır. Hastaların çevrimiçi ortamdaki sürekli güveni açısından sonuçlar, çevrimiçi ortamın başlangıcında sağlanan güvenin ve psikologların konsültasyon sırasındaki çabalarının, hastaların çevrimiçi sürekli güvenini hem anlamlı hem de olumlu yönde etkilediğini göstermektedir.

Sonuç olarak gerek yüz yüze gerekse çevrimiçi yürütülen çalışmalarda danışan ile terapist arasındaki karşılıklı güven ve saygıya yansıyan “bağ” başarılı bir psikoterapi sürecinin de temel bileşeni olacaktır. Danışanın duygusal iyileşme yolculuğunda kritik bir rol oynayan, danışanın terapistiyle daha açık iletişim kurmasına, daha fazla motivasyon göstermesine ve terapiden daha çok fayda sağlamasına olanak tanıyan bu iki temel unsur her iki taraf için de önemlidir, çünkü bu faktörler olmadan etkili bir terapi süreci mümkün olmayacaktır. 

Kl.Psk. Şehnaz Tuna
29 Eylül 2023


KAYNAKÇA

  • Bradley University. (2023). Building trust with counseling clients. Erişim adresi: https://onlinedegrees.bradley.edu/blog/building-trust-with-counseling-clients/
  • Christoph, P.C., Rieger A., Gaines, A. ve Connoly Gibbons, M.C. (2019). Trust and respect in the patient-clinician relationship: preliminary development of a new scale.
  • BMC Psychology. 7: 91. doi: 10.1186/s40359-019-0347-3
  • Wu, H., Deng, Z. ve Evans, R. (2022). Building patients’ trust in psychologists in online mental health communities. Data Science and Management. Volume 5, Issue 1, Pages 21-27. https://doi.org/10.1016/j.dsm.2022.03.001